Rojbîn EKİN
Kürtler, zorlu bir mücadele süreciyle daha yüz yüze.
Yüzyıldır süren bir kavga; var olma ve özgürce yaşama savaşı. Kendisini
umutla, dirençle aydınlatan ve kendi kendisine ışık olmayı başaran bu
halk; defalarca yardı üzerine gelen karanlığı. Hep kavgayla geçen zamana
karşı kafa tuttu; büyük bir inatla tutundu umudun dalına. Bu çağın en
zalimleri katmerleşmiş zulümle yürüdü üstüne. Analar eteklerine topladı
parçalanmış çocuklarının cesetlerini, çocuklar vurulan annelerinin
üzerine günlerce gidemedi. Tam 7 gün boyunca çocukları Taybet ananın
ölümünü seyretti. Taybet ananın son sözleri; “Üşüyorum, Susadım.”
Annesini ölümün pençesinden çekemeyen Mehmet; “Hiçbirimiz
uyumadık, köpekler gelir, kuşlar konar diye, o orada yattı biz 150 metre
ilerisinde öldük… Bir insan bir insana ne kadar acı çektirebilirse
devlet de bize 7 günde bunu yaptı” diyerek zulüm ve acıyı tarif
edebildi.
Hanım ana Cizre’de diri diri yakılan Memo’suna (Mehmet
Yavuzel) yetişemedi, Memo’sunun yerine yakıldığı bodrumun duvarlarına
sarıldı. Kemal’in (Kemal Korkut) anası Newroz meydanına bıraktı
feryadını. Kemal’den geriye kalan kemanla teselli buluyor şimdi.
Berkin’i annesi ekmek almaya göndermişti, Uğur babasına sarılmaya
gitmişti… Cemile Cizre’deki kızılca kıyameti kapısının eşiğine çıkarak
anlamaya çalışmıştı.
…
Analar çocuklarının, çocuklar da analarının ölümleriyle
sınandı bu ülkede. Acının mevsimi yok, hiç sararmıyor. Hep ilk günkü
gibi taze ve unutulmuyor. Acının ayağa kaldırdıkları bükülmüyor. Diz
çökmüyor, unutmayın! Bu yüzden daha güçlüler.
Evet, Kürtleri ve kardeşçe barış içinde birlikte yaşadığı
ezilen halkları, sol, sosyalist, demokrat, sanatçı, kadınlar ve gençleri
zorlu bir süreç bekliyor. Çocuklara hep gülmeyi, mutluluğu ve oyuncak
götürme sözü verenler; çocukların düşlerini gerçekleştirmek
zorundasınız! Onlara özgür yarınlar bırakmalısınız ki, bir daha ne
çocuklar annelerinin ne de anneler çocuklarının ölümünü seyretmek
zorunda kalsın.
24 Haziran seçimleri bu yüzden çok önemli. Tek adama
karşı, acısını ve özgürlük umudunu birleştiren, HDP çatısı altında bir
araya gelen milyonlar var. Daha iyi bir hayat için yol yapmayı, köprüler
inşa etmeyi, ülkesini yüksek silah teknolojisiyle donatma vaadinde
bulunmuyorlar; onlar halkların birbirini hor görmeden, ezmeden, yok
saymadan, kardeşçe, eşit ve barış içinde yaşayabilmeleri için köprü
olmayı vadediyorlar. Daha mutlu, umutlu, güzel ve özgür bir hayat için
yol olmayı vadediyorlar. Birilerinin çaldığı, birilerinin aç kaldığı
düzeni yıkma; kurdukları yeryüzü sofrasında lokmalarını paylaşma sözü
veriyorlar. Sevgiyi, barışı, demokrasiyi, kardeşliği inşa etmek için
‘Varız’ diyorlar. İşte bu yüzden daha da güçlüler.
“Hiçbir şeyi olmayanların, kaybedecekleri hiçbir şeyleri
yok” derler. HDP çatısı altında bir araya gelenlerin sarayları yok.
Tahta, mala, mülke tenezzülü yok. Tenezzül ettikleri tek şey özgürlük,
onu da bir kez daha kaybetmeye tahammülleri yok.
24 Haziran seçim sonuçlarının 7 Haziran seçim sonuçlarını
HDP açısından aşacak, çok daha güçlü bir ruh var şimdi. Herkes böyle bir
anı kollamış gibi. HDP’ye verilecek her oy, zalimden, diktatörden,
faşistten hesap sorma adınadır. Halkların, ezilenlerin, barış ve
özgürlük talep edenlerin ittifak cephesi HDP, Berkin’in, Cemile’nin,
Ceylan’ın, Kemal’in, Taybet ananın, Roboskî’nin hesabını kazanarak
diktatörden soracak.
Yorumlar
Yorum Gönder