Halil SAVDA
Geçtiğimiz günlerde sessiz sedasız bir kanun çıktı; 1567
sayılı Türk parasının kıymetini koruma hakkındaki kanunda bir
değişikliğe gidildi.
Yeni değişiklik ile özetle şu deniliyor: ‘Döviz endeksli bütün ihraç ve ithaller Bakanlar Kurulu onayı olmadan yapılamaz.’
Böylece dövize çıkış kontrolü getirilmiş oldu.
Neden böyle bir karara ihtiyaç duyuldu?
Çünkü TL dolar karşısında bu yıl en fazla değer kaybeden para birimi.
Merkez Bankası rezervleri Ağustos 2016’dan bu yana 16
milyar dolar azalarak Nisan 2018 itibari ile 85 milyar dolara gerilemiş
durumda.
Dolar dün itibari ile 5 TL’ye dayandı. Türkiye Merkez
Bankası doların ateşini düşürmek için piyasaya dolar verdi ve faiz
artırımına gitti.
Kriz bu şekli ile aşılır mı?
Sosyal medyada elinde çekpas ile denizin dalgalarını geri
püskürtmek için didinen bir gencin videosu dolaşıyor. Merkez bankasının
hamleleri bu gencin çekpas ile deniz dalgalarıyla mücadelesine benziyor.
Bu iki hamle TL’nin değer kazanmasını sağlamaktan uzak. Çünkü mevcut Türkiye yönetimine güven yok.
Herkes işlerin daha kötü olacağını biliyor.
Nitekim Nobel ödüllü ekonomist Paul Kurugman Türk ekonomisi için şu ifadeleri kullandı: “Türk ekonomisi düşüşte.”
Finans tarihçisi Russell Napier ise “Türkiye’nin iflası başladı” diyor.
Türkiye 400 Milyar doları bulan borcunu ödeyemeyecek
durumda. Türkiye’nin son yıllarda büyüyen iki holdingi Türk Telekom
(OTAS) ve Doğuş Holding bankalara olan borçlarını artık ödeyemedikleri
için borçlarını yapılandırmak zorunda kaldılar.
Bu yapılandırma OTAS’ı kurtarmadı; Bankalar ile satış görüşmeleri yapıyor.
Erdoğan ve Bahçeli yüksek sesle gelen iflası gördü ve
iktidarlarını uzatmak için Kasım 2019’da yapılacak seçimleri 24 Haziran
2018’e çektiler.
Bu bir kumar. Riskli ve doların 5’e dayanması ile giderek daha büyük bir rizikoya dönüşüyor.
Siyasetçi ve gazetecilere müdahale edip onları uzun süre
hapiste tutabilirsiniz, lakin finans piyasaları o kadar bahtsız
değiller. Yönetimi zordur. Her zaman pozitif düşünmek ister. Para
karamsarlıktan ve kavgadan tırsar…
Russell Napier’in tespiti Türkiye’deki herkes için uyarıcı.
Erdoğan-Bahçeli ikilisinin Türkiye toplumu ile ilişkisi bitmiş ancak zorla, baskı ile süren gönülsüz bir ilişki gibi…
Bu ilişkiden pozitif bir algı ve mutlu bir gelecek
projeksiyonu çıkmaz. Para negatif algıdan ve mutsuz bir gelecek
projeksiyonundan arkasına bakmadan kaçar!
Nitekim her geçen gün Türkiye’nin döviz rezervleri eriyor.
Mevcut piyasalar ancak yeni bir ilişki ile düzelebilir. 24 Haziran’da bu olur mu?
Olmazsa, bu ilişki toplumu ciddi biçimde kanatır!
Az kaldı, göreceğiz.
Yorumlar
Yorum Gönder