MUHAMMET DOĞRU/BİLAL SEÇKİN
Hükümet dış güçlere, dışardan yapılan bir operasyona bağladığı için artık Merkez Bankası’nın müdahaleleri işe yaramayabilir
Dövizde meydana gelen hızlı artışa dikkat çeken
Ekonomist Mustafa Sönmez, “Bir iflaslar zinciri gelebilir” dedi. Ekonomi
yazarı Bahadır Özgür ise artışın önümüzdeki aylarda vatandaşa çok daha
ciddi yansıyacağını söyleyerek, “Dolar bunun ilk alarmı” dedi.
Türk Lirası’nın hızlı değer kaybını yorumlayan eleştirel
iktisatçılar Mustafa Sönmez ve Bahadır Özgür, mevcut siyasi kadro ve
zihniyetle düzelmenin olmayacağını vurguladı.
Ekonomik olduğu kadar politik güvensizliğin de hakim
olduğunu belirten Mustafa Sönmez, yaşanan artışı “Hem içerideki mevduat
sahipleri hem borçlu şirketler ekonominin iyi yönetilmediğini
düşünüyorlar. Kendilerini güvence altına almak için Türk Lirası’nı
dövize döndürüyorlar. Bu kadar talep varken elde yeterli döviz yok. Bir
mala talep yüksekse ve yeterince o maldan yoksa tabi ki fiyatı yükselir”
sözleriyle açıkladı. Ekonomiye dair bu güvensizliğin, özellikle
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Londra’ya yaptığı ziyaret sonrasında ifade
ettiği görüşlerden kaynaklandığını dile getiren Sönmez, şöyle devam
etti: “Bu görüşler dünya piyasasında da bir güvensizlik yaratmıştır. Bu
ekibin ekonomiyi iyi yönetemeyeceği, eninde sonunda kayalara bindireceği
fikri hakim olmuştur. Yabancı yatırımcılar çıkmakta ve yenileri
gelmemektedir. Yurt içinde de Türk Lirası birikimi olanlar kendilerini
güvende hissetmek için dövize yönelmektedirler. Bu yöneliş ve talep
doğal olarak doların fiyatını da yukarıya çekmektedir.”
Kısa sürede 5 TL’yi bulur
Böylesi durumlarda dolardan caydırmak için Merkez
Bankası’nın Türk Lirası’nı cazip ve güçlü hale getirmesi gerektiğini
ifade eden Sönmez, TL faizlerinin yükseltilmesi gerekirken yapılmadığını
söyledi. Bu hamle geciktikçe doları olmayanların daha da dolara
yöneldiğine dikkat çeken Sönmez, “Dolayısıyla bütün bu hücum beraberinde
fiyatların sürekli yükselmesini getirmektedir. Çok kısa sürede doların 5
TL’yi görmesi de muhtemeldir” dedi.
Uzak durun, diyorlar
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard and
Poor’s’un (S&P) TL hakkındaki uyarılarını da hatırlatan Sönmez,
şunları söyledi: “Belli kuruluşlara herhangi bir ülkeye yatırım
yapmaları konusunda danışmanlık yapıyorlar. Onlar da ‘Türkiye’de
enflasyon yüksek, işsizlik var, cari açık büyük, kamu maliyesi açığı
büyük, ekonominin dengeleri iyi değil ve iyi yönetilmiyor ülke. Aklınız
varsa bu ülkeden uzak durun. Yatırdığınız parayı geri alamazsınız’ diye
not yazıyorlar. Onlar da işlerini yapıyorlar. Onların Türkiye’ye dair
herhangi bir kasıtları yok. Çünkü onların işi bu.”
Ekonomik krizden çıkışın güvenle alakalı olduğunu kaydeden
Sönmez, “Önce insanların güven duyması gerekiyor. Şimdi insanların
hepsi kabuğuna çekiliyor. Şimdi insanların sığındıkları yer dolardır.
Dünyanın en güçlü parası olduğu için onu kendilerine güvence olarak
görüyorlar. Güven olmadığı zaman kafasını kabuğundan çıkartıp dolarını
da satmaz insanlar” dedi.
Herkes yıkımdan pay alır
Önceki günden beri dolardaki hızlı yükseliş karşısında
hükümet yetkililerinin seslerini çıkarmadıklarına dikkat çeken Sönmez,
şunları ifade etti: “Çünkü ayranımız tatlı demiyorlar. Ayranın ekşi
olduğu iyice ortaya çıktı. Şimdi döviz borcu olan firmalar bu işten
büyük zarar görürler. Bankalara borçlarını ödeyemezler. Dolayısıyla hem
bankalar hem de firmalar zincirleme olarak sıkıntıya girer. Yani
şirketler, bankalar iflas edebilir. Bir iflaslar zinciri gelebilir.
Şirketler sıkıntıya düşerse çalışanlar da sıkıntıya düşer. Yani herkes
bu yıkımdan payını alır. En sonunda yorgun ve bitap düşenleri ya yurt
içinden ya da yurt dışından güçlü olanlar gelip alır. Bütün krizler
böyledir. Birileri altında kalır, ziyan olur. Akbabalar gelir ayakta
kalanları toplar. Sonra gidebildiği kadar hayat devam eder.”
Hükümet önlem almadı
Ekonomist yazar Bahadır Özgür ise iktisatçıların doların
bu seviyeye geleceğini çok önceden söylediğini hatırlatarak, “Dolar
geçen yıldan beri yükseliyor. Türk Lirası’nda yüzde 40’lara varan bir
erime var. Ortada, geçen yıldan beri çok hızlı bir şekilde yükselen bir
kur var. Hükümet bu durumun önlemini daha önceden almadığı için ve bunu
sürekli olarak dış güçlere, dışardan yapılan bir operasyona bağladığı
için artık Merkez Bankası’nın müdahaleleri, faiz artırmalarının çok işe
yarayacağını düşünmüyorum” dedi.
Köklü reform gerekiyor
Türkiye’de doların tek başına bir kriz göstergesi
olmadığını da sözlerine ekleyen Özgür, “İleriye dönük sadece kurla
kalmayacak demektir. Ülkenin üretimine, istihdamına çok ciddi şekilde
darbe vuracak bir sürecin başladığını gösteriyor. Dolayısıyla doların
yükselmesine, sadece spekülatif olarak ‘birileri alıp satıyor’,
‘birileri dışarıdan operasyon yapıyor o yüzden yükseliyor’ demek çok
gerçekçi değil. Bu söylemler daha reel sorunların görülmediğini,
görülmek istenmediğini gösteriyor. Kuru düşürmek için uygulanacak
politikalar da öyle faizle, finansal sınırlı araçların etkili olacağını
düşünmüyorum. Çok daha köklü bir ekonomik reform gerekiyor. Seçimden
sonra kim kazanırsa kazansın önünde duran en büyük sorunlardan biri
ekonomidir” şeklinde konuştu.
Vatandaşa yansıyacak
Meselenin sadece kurla ilgili bir mesele olmadığını dile
getiren Özgür, şirketlerin şu anki borcunun kurdan dolayı bir günde
yüzde 10 arttığını ifade etti. Özgür, yaşanan artışın da yaz ayları ve
sonrasında vatandaşa yansıyacağını söyleyerek, “Dolar sadece yükselince
bir kriz göstergesi değildir. Ama dolar, pek çok şeyi etkileyen bir
faktör. Aslında daha derinde yatan daha ciddi bir birikim krizini
gösterdiği için bu düzeylere geliyor. Türkiye şu anda sadece bir
finansal kriz değil, çok ciddi üretimi de istihdamı da etkileyen krize
doğru gidiyor. Dolar bunun ilk alarmı ve şuan çok ciddi kırmızı alarm
veriyor. Bu yaklaşan krizin önemli bir göstergesidir. Ayrıca bu sorun
Merkez Bankası’nın sadece faizi arttırmasıyla çözülebilecek bir sorun
olmaktan da çıktığını düşünüyorum” dedi.
Hastaneler de iflas ediyor
Çöken sağlık sistemi etkisini özel hastanelerde de gösterdi. Üçü Ankara’da olan 6 özel hastane iflas erteleme istedi.
Cumhuriyet’in ulaştığı bilgilere göre, zarar eden 6 özel
hastane, mahkemeye başvurarak iflas erteleme talebinde bulundu.
Bunlardan üçünün başkentte faaliyet gösterdiği belirtilirken, ikisinin
isimlerinin Özel Yüzüncü Yıl Hastanesi ile Özel Bilgi Hastanesi olduğu
öğrenildi. Ankara Tabip Odası kaynakları, iflas erteleme kararını
doğrularken, “Hastane 2-3 aydır doktorların maaşını ödeyemiyordu. Bu
nedenle KHK ile ihraç edilen bazı doktorlar çalıştırılarak emek sömürüsü
yapıldı” diye konuştu.
Güncel veriler
* İmalat Sanayi Satın Alma Yöneticileri Endeksi (PMI): Nisan’da 51.8’den 48.9’a indi.
* Aylık TÜFE’de beklenti yüzde 1.50 olmasına rağmen yüzde 1.87. oldu.
* Yıllık TÜFE’de beklenti yüzde 10.45, gerçekleşen ise yüzde 10.85.
* Aylık ÜFE, beklentiyi katlayarak yüzde 2.60 oldu.
* Yıllık ÜFE yüzde 14.28’den 16.37’ye çıktı.
* Çekirdek TÜFE yüzde 12.24.
* Nakit Bütçe Dengesi 12.90 milyar TL
* Cari İşlemler Dengesi 4.81 milyar dolar açık verdi.
* İşsizlik Oranı resmi olarak 10.8 ama gerçekte 18’i bularak 6 milyonu aştı.
* Merkezi Yönetim Bütçe Dengesi 2.8 milyar TL açık.
* Sanayi Üretimi beklenti yüzde 0.7 ama gerçekleşen yüzde 0.2.
* Aylık Konut Fiyat Endeksi yüzde 0.94’ten yüzde 0.59’a düştü.
* Yıllık Konut Satışları yüzde 9.9 azaldı.
* Enflasyon yüzde 10.15
* Yabancıların Net Tahvil Yatırımları 231 milyon dolar.
* Yabancıların Net Hisse Senedi Yatırımları 29 milyon dolar.
Bankaları tehdit altında
Bankalar hükümetin tek taraflı büyümeye odaklanma
arzusunun sonucu olarak kötü kredilerinde artış ve karlarında düşüşle
karşılaşma riski altında. Oy desteğini güçlü tutmak için faiz artışına
yol vermeyen Erdoğan’ın iktisadi politikalarına olan inancın kayboluşu
zaten liranın dolara karşı rekor seviyeye düşmesine neden oldu. Ekonomist
İnan Demir’e göre Türkiye şu anda bankacılık sektörüne zarar verme
riski taşıyor. Zayıflayan lira şirketlerin bilançolarını vurdukça
bankaların aktif kalitesinde bir erozyona neden olacak. Merkez
Bankası’nın eylemsizliği, sadece sorunu derinleştirdi. Herhangi bir
yabancı para birimi şoku mevduat sahipleri ve yabancı borç verenleri
riskten kaçmaya daha da çok yöneltebilir.
Kurumsal sektör rekor seviyede olan 337 milyar dolarlık
yabancı para borcu geri ödemek zorunda kalırken, bankalar yerel ve
uluslararası politikalardaki kargaşa nedeniyle serbest düşüşteki lira
nedeniyle kredilerinde 78 milyar lirayı (17 milyar dolar) yeniden
yapılandırmak zorunda kaldı. Bankaların hükümet destekli bir kredi
programı sayesinde yükselen ve yüzde 128’e varan kredi-mevduat oranları
nedeniyle zaten sınırlara ulaşmış durumdalar. Dolayısıyla bankaların
artık yeni kredi verme olanakları azaldığından şirketler de artan oranda
dış borçlanmaya bağımlı hale geliyor.
Bloomberg Intelligence analisti Tomasz Noetzel, “Varlık
kalitesi zaten ilk çatlakları yansıtır nitelikte. Yeniden
yapılandırılmış kredilerde artış şimdi liranın değer kaybı devam ettikçe
daha da hızlanacak. Marjları korumak daha karmaşık hale gelecek.
Potansiyel bir GSYİH yavaşlaması ise sadece gelir yaratma zorluğunu
artıracak” dedi.
15 grevi yasakladı
AKP iktidara geldiği 2002’den bu yana tam 15 grevi
yasakladı. Yasaklanan en son grev, Soda Kromsan işçisinin grevi oldu.
Yasaklanan 15 grevin 7’si OHAL döneminde.
İşte Evrensel’in derlediği AKP’nin OHAL’den önce ve sonra yasakladığı grevler:
* AKP hükümetinin yasakladığı ilk grev 1 Temmuz 2003’te
Petrol-İş’in örgütlü olduğu Petlas Lastik Sanayi ve Ticaret AŞ’deki grev
oldu.
* Hükümet 8 Aralık 2003’te, Kristal-İş üyesi 5 bin Paşabahçe işçisinin grevini daha başlamadan yasakladı.
* Camda yasağın kalkmasının ardından, Paşabahçe işçileri
30 Ocak 2004 günü greve yeniden başladı. Ancak AKP, grevi ikinci kez
yasakladı. Milli güvenliği bozucu gerekçesine genel sağlık gerekçesi de
getirildi.
* 21 Mart 2004’te Lastik-İş’in toplu iş sözleşmesi
görüşmeleri anlaşmazlıkla sonuçlanınca 20 ayrı fabrikada 5 binin
üzerinde işçinin aldığı grev kararı Bakanlar Kurulu tarafından
yasaklandı.
* 1 Eylül 2005’te, Türkiye Maden-İş’in örgütlü olduğu Erdemir Madencilik’teki grev yasaklandı.
* 27 Haziran 2014’te 5 bin 800 işçinin Şişecam’a bağlı 10
cam fabrikasında 8 gündür sürdürdüğü grev, genel sağlığı ve milli
güvenliği bozucu nitelikte olduğu gerekçesiyle yasaklandı.
* 21 Temmuz 2014’te ise Bakanlar Kurulu, Çöllolar Kömür
Sahası işyeri ile Çayırhan Kömür İşletmesinde, Türkiye Maden İşçileri
Sendikası tarafından alınan grev kararını, genel sağlığı ve milli
güvenliği bozucu nitelikte olduğu gerekçesiyle yasakladı.
* 30 Ocak 2015’te Bakanlar Kurulu, Birleşik Metal-İş’in,
aralarında Anadolu Isuzu, Demisaş Döküm, Federal Mogul, Sarkuysan ve
Türk Prysmian Kablo’nun da olduğu 22 fabrikada uyguladığı grevi
yasakladı.
* AKP’nin OHAL’i fırsat bilerek yasakladığı ilk grev Asil
Çelik oldu. AKP, toplu iş görüşmelerinde anlaşmaya varılamaması üzerine
Asil Çelik’te 18 Ocak 2017’de başlayacak grevi yasakladı.
* Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu EMİS’e bağlı
işyerlerinde 20 Ocak 2017’de başlayan grev, Erdoğan’ın da imzasının
bulunduğu bir kararla ‘milli güvenliği bozucu’ nitelikte olduğu gerekçe
gösterilerek yasaklandı.
* 20 Mart 2017 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan
kararla, Akbank grevi ‘Ekonomik ve finansal istikrarı bozucu nitelikte’
olduğu gerekçesiyle başlamadan yasaklandı.
* 22 Mayıs 2017 tarihli Resmi Gazete’de yer alan kararla
Şişecam işçilerinin 24 Mayıs 2017’de başlatacağı grev “Milli güvenliği
bozucu nitelikte olduğu” gerekçesiyle başlamadan yasaklandı.
* Mefar İlaç Fabrikası’nda toplu sözleşme görüşmelerinden
sonuç alınamaması üzerine alınan grev kararı Bakanlar Kurulu kararıyla
yasaklandı. 5 Haziran 2017 tarihinde alınan kararda, “genel sağlığı
bozucu nitelikte görüldüğünden” ifadeleri yer aldı.
* MESS sözleşmesi kapsamında 130 bin işçiyi kapsayan ve 2
Şubat’ta (2018) başlayacak olan grev, Bakanlar Kurulu’nun kararı ve
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ıın onayıyla yasaklandı. Yasaklama
kararının, patron sendikası MESS’in işçi sendikalarıyla yapacağı görüşme
gününde alınması dikkat çekti.
* Petrol-İş üyesi Soda Kromsan işçilerinin Adana ve
Mersin’de aldığı grev kararı grevin başlayacağı gün olan 23 Mayıs
2018’de Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklandı.
OHAL’de genişletildi
AKP, OHAL döneminde çıkardığı 678 sayılı KHK ile grev
yasağı kapsamını genişletti. 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş
Sözleşmesi Kanunu’nun 63. maddesinde “Karar verilmiş veya başlanmış olan
kanuni bir grev veya lokavt genel sağlığı veya milli güvenliği bozucu
nitelikte ise Bakanlar Kurulu bu uyuşmazlıkta grev ve lokavtı altmış gün
süre ile erteleyebilir” olarak yer alan grev erteleme koşullarına
“büyükşehir belediyelerinin şehir içi toplu taşıma hizmetlerini,
bankacılık hizmetlerinde ekonomik veya finansal istikrarı bozucu
nitelikte olması” durumu eklendi.
Erdoğan ‘OHAL’i patronlar rahat etsin, işçiler greve çıkamasın’ diye kullandıklarını itiraf etmişti.
Yorumlar
Yorum Gönder