Gülseren YOLERİ
Muharrem İnce’nin 2. tura kalamayacağı yönündeki güçlü
propaganda üzerine kimi CHP’lilerin birinci turda Akşener’e oy
verecekleri duyumu var biliyorsunuz. Üzerine, Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde Erdoğan ve Akşener’in 2.
tura kalma olasılığı üzerinden “Erdoğan’ın gitmesi için gerekirse
Akşener’i desteklerim” diyenler de bir hayli. Şimdiden “Akşener seçeneği
kaçınılmaz” algısı yaratılıyor. Bir Erdoğan, iki Akşener yani; diğer
adaylar daha baştan eleniyor. Tayyip gidecek, Mehmet
Ağar, Tansu Çiller, Abdullah Çatlı ile kol kola çalışan Akşener gelecek
ve bundan bir yarar umacağız insan hakları, demokrasi ve barış adına
öyle mi?
İnsanın aklını zorlayan bu ” Tayyip’tense Akşener olsun”
yaklaşımı -ki bu bizim için bir intihardır- karşısında kim bu Akşener,
hatırlamak zorundayız diye düşünüyorum. Aileden MHP’li, liseden bu yana
ülkücü hareket içinde yer almış, 1995‘te
Doğru Yol Partisi (DYP)‘den milletvekili, 1996 da Refah Partisi (RP)
DYP koalisyonunun Mehmet Ağar’dan sonraki İçişleri Bakanı. Susurluk
kazası sonrasında açılan ve devlet, mafya, çete bağlantılarını
karanlıkta bırakan soruşturmaların tamamına yakınını yürüten, Susurluk
Kazası’ndan önce Abdullah Çatlı ve Dirêj Ali ile ilişkileri olduğu
ortaya çıkmış, Alaaddin Çakıcı’nın yakalanmaması için kendisine haber
ulaştırdığı iddia edilen zat Meral Akşener.
1999’da yeniden DYP’den milletvekili seçilmesi, 2001’de
partisinden ayrılıp Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan ile birlikte AKP’nin
kuruluşuyla sonuçlanan “yenilikçi kanat” hareketine katılması, aynı yıl
oradan ayrılıp bu kez MHP’ye katılarak 2007, 2011 ve 2015 Haziran seçimlerinde MHP’den milletvekili seçilmesi buralara gelene kadar ne kadar azmettiğinin ve dahi iteklendiğinin kanıtı.
Akşener’in 2016 yılında MHP’den ihraç edildikten sonra
Ekim 2017’de İyi Parti’yi kurması ve şimdi cumhurbaşkanı adayı olması
azim ya da basit bir dayılık ilişkisini aşıyor tabii ki. Ayrıca
bu yazıda değilse de üzerinde durulması gereken bir başka konu; kendi
adayını çekerek Tayyip Erdoğan’ı parlamentoya sokan CHP’nin, bu kere de
kendi adayını gölgelemek pahasına Akşener’e seçimlere girebilmesi ve
cumhurbaşkanı adayı olması için olanak sunmasındaki asıl neden, bu
karanlık gidişattaki rolü.
Kısaca söylersem; Akşener’i, “Tayyip yıprandı, yerine yenisini koyalım projesi” diye düşünüyorum.
Ve bizi bu projeden uzak tutacak nedenleri yine Akşener’in 2016
yılında verdiği bir röportajdan söyleyebiliriz. İçişleri bakanlığı
yaptığı dönem için sorulan bir soruya “tarihin en uzun, en geniş, en
kapsamlı sınır ötesi harekâtına imza atmış bir bakanım….faili
meçhullerin sorumlusu O’dur’ diyorlar. Ne derseniz deyin hepsi
kabulümdür. Bu ülke için, bu milletin birliği beraberliği için bir şey
yapılması gerekiyorsa yapmışımdır, sorumluluğunu da sonuna kadar
alıyorum” demiş ve politik yaklaşımlarını koruduğunu ilan etmekten
çekinmemiştir Akşener.
Akşener budur. Bugün ettiği demokrasi vs. lafları sadece
seçim politikası gereğidir. Nitekim ‘ayinesi iştir kişinin, lafa
bakılmaz’, HDP ile zinhar yan yana olmayı reddeden ve ittifak
yapılmasına şerh koyarak engel olan ve seçilirse Tayyip’i aratacak
operasyonlara imza atacağının sinyallerini veren de odur.
“Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür” diyerek de kimse gönlünü ferahlatmasın, çünkü herkes unutsa da çoğu halen mezarsız faili
meçhul siyasi cinayet kurbanları unutmaz. Tarih, anımsamak isteyenler
için açar hafızasını. Yeter ki arkasına bakan, anımsamak isteyen olsun.
Yorumlar
Yorum Gönder