Çiyager Nucan
Kürdistan’da siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri bir
araya gelerek ‘dilimiz varlığımızdır’ kampanyası başlattı. Türk
devletinin soykırım saldırısı yürüttüğü, belediyelere kayyum atayarak
Kürtlüğe ait her şeyin kökünün kazınmak istendiği bir süreçte dile sahip
çıkmak önemlidir. Çünkü soykırımın en temel boyutu dili asimile etmek
ve Türkçeyi yaşamda hakim kılmaktır. Özellikle günümüzde iletişim ve
bilişim araçlarının yaygınlaşmasıyla soykırım değirmeni hızlı biçimde
çalışmaktadır.
20-25 yıl önce Bakurê Kürdistan’ın önemli bölümünde
kadınlar Türkçe bilmez ya da konuşmazken, şimdi yaşamda Türkçe konuşma
önemli düzeyde artmıştır. Bu durum tabi ki soykırımcı sömürgecileri
Kürtlüğü yok etme konusunda umutlandırmaktadır. Çünkü asimilasyon
değirmeni öyle çalışmaktadır ki, dil konusunda duyarlılık göstermek ve
bu yönlü çalışmalarla bunun önünü almak kolay değildir.
Dil bir halkın, milletin, ulusun en temel değeridir.
Farklılık kültürel bir öğedir, bunun temel boyutu da dildir. Kürtler söz
konusu olduğunda dilin kültürü ifade etme düzeyi daha da yüksektir. Bu
açıdan asimilasyon ve soykırım en başta da dil üzerinde yürütülmektedir.
Aslında Türkiye’de dil üzerinde yürütülen baskı, asimilasyon ve bunu
uygulama biçimleri çok kapsamlı araştırmaya değer bir konudur. Kuşkusuz
birçok araştırma ve inceleme yapılmıştır.
Kitap, broşür, değerlendirme
ve makaleye konu olmuştur. Ancak Türkiye söz konusu olduğunda daha derin
ve kapsamlı araştırmaya ihtiyaç vardır. Eğer Türkçe çabuk öğreniliyor
ve Kürtçe unutuluyorsa bunun sağlanmasını sadece okullar ve iletişim
araçlarıyla izah etmek yetersiz kalır. Oto asimilasyondan söz edilir.
Buna gelmeden önceki süreçler önemlidir. Esas bu süreçleri incelemek
gerçekleri açığa çıkarır. Oto asimilasyon denen olgu sadece bir
sonuçtur. Zaten esas olan bu noktaya getiren etkenlerdir. Yoksa oto
asimilasyon şöyledir böyledir, denilerek asimilasyona karşı mücadele
edilmiş olmaz. Oto asimilasyon eksenli dil fetişizmi ve saplantısı
içinde gerçek etkenler gözden kaçırılır ya da oto asimilasyonu her şeyin
önüne koymak gerçek etmenlerin üzerinin örtülmesine hizmet eder.
Kürtçe dili ile ilgili duyarlılık yaratmak ve kampanya
yürütmek önemlidir. Kampanya ve gündemleşme ile birlikte asimilasyon ve
soykırım konusunda da bir bilinçlenme yaşanacaktır. Bu kampanyanın belki
de en önemli sonucu bu olacaktır. Çünkü bu çalışmanın diğer boyutları
konusunda ne kadar sonuç alınır tartışmalıdır. Ancak söz konusu
çalışmalar bir bilinçlenmeye yol açar, dil asimilasyonu nasıl önlenir
konusunu gündemleştirmeye katkısı olur.
Dil kampanyası platformu 3 temel çalışma yapma kararı
almıştır. Türk devletine, hükümetine, kurumlarına ana dilde eğitim
konusunda başvuru yapmak, bu yönlü bir baskı yaratmak da bu çalışmanın
bir konusu olacak. Diğer bir çalışma da uluslararası kurumlar ve
devletler üzerinde de yürütülecek. Bu tür çalışmalar yürütülmeli.
Soykırımcı sömürgeci Türk devleti evrensel değerler temelinde
sıkıştırılmalı; Türk devletinin yasalarının evrensel ilkelere, hukuka
karşıtlığı ortaya konulmalı. Tüm bu çalışmalar Türk devletini teşhir
etmeye yardımcı olur. Bu da Kürt halkının mücadelesinin meşruiyetini
güçlendirir.
Yalnız, bu çalışmada iki konuda hassas olunmalıdır.
Birincisi; AKP-MHP iktidarının soykırımcı politikalarına karşı
mücadeleyi gevşeten bir duruma düşülmemesi önemlidir. İkincisi ise;
asimilasyonun bu tür çalışmalarla durdurabileceği yanılgısı ortaya
çıkmamalıdır. Çünkü Türkiye hiçbir ülkeye benzetilemez. Dünyanın başka
yerindeki yaklaşım ve çözüm arayışlarını Türkiye’ye teşmil etmek büyük
yanılgı olur. Soykırımcı Türk devletine karşı mücadele
yoğunlaştırılmadan dil konusunda ciddi bir adım attırılamaz. AKP
iktidarı geçen yıllarda iktidarını çatışmasızlığa dayandırıyordu. Bu
nedenle dil ve kültürde sınırlı yumuşamalar içine girmişti. Bu sadece
bir taktikti, çünkü hiçbir yumuşama bir yasal zemine kavuşturulmadı.
Çatışmasızlık sona erip savaş politikalarına yönelince bu sınırlı
yumuşama politikası da terk edildi.
Şu açıktır; Türkiye’de güçlü bir siyasal ve toplumsal
mücadele yürütülmeden ne asimilasyon ortadan kaldırılabilir ne soykırım
durdurulabilir ne de Kürtler özgür ve demokratik yaşama kavuşabilir.
Siyasal ve toplumsal mücadele güçlü yürütülmeden ‘dil varlığımız ve
geleceğimiz’ kampanyası bir anlam taşımaz ve sonuç vermez.
Sadece dil
tartışmaları ile sonuç alınamaz. Belki bir kesim için duyarlılık
yaratır; bazıları dilini öğrenir ve konuşur. Ama toplumsal asimilasyon
ve soykırım durdurulamaz. Çünkü asimilasyonu yaratan soykırımcı
sömürgeciliktir. Bireylerin sorumsuzluğu ya da yetersizliği asimilasyon
yaratmıyor. Asimilasyon ve soykırım bireysel bir sorun değildir.
Toplumsal bir olgudur. Bunu yaratan da Kürtleri soykırıma uğratmak
isteyen devletler ve izlediği politikalardır. Bu açıdan dil
asimilasyonunu ortadan kaldırmak için esas yoğunlaşmamız bu devletlere
ve politikalara yönelik mücadele etmek olmalıdır. Siyasal partilere
düşen temel görev budur. Çünkü bir halk özgür olmadan dili de özgür
olamaz.
Dünyada Kürt halkının mücadelesi kadar haklı ve meşru
başka bir mücadele yoktur. Soykırım altında bir halk gerçekliği var. Bu
açıdan mücadelesi de fazlasıyla meşrudur. Bu nedenle her alanda
yapılacak çalışmalarla mücadeleye katkı sunulabilir. Çünkü haklılık,
toplumsal vicdan ve ahlaka seslenmek de çok önemlidir. Bu çalışmalar bu
açıdan önemlidir. Daha kapsamlı mücadelelere zemin sunar; siyasal
mücadeleyi de güçlendirir.
Bu tür çalışmalar önemlidir; yeter ki başka mücadelelerin
yerine ikame edilmesin. Bu çalışmalar toplumun diline, kültürüne
duyarlılığı artırırsa rolünü oynar. Zaten bu tür çalışmalarda hemen
sonuç beklemek yerine, gelecekte yaratılacak sonuçlarda önemli rol
oynayacağını düşünmek gerekir. Bu temelde bu girişime ve yapılacak
çalışmalara başarılar diliyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder