Listeler hükümsüzdür


PKK’nin, AB’nin ‘terör örgütleri listesi’nden çıkarılması için Avrupa Adalet Divanı’nda açılan davanın 15 Kasım’daki duruşmasında karar bekleniyor. Avukat Tamara Buruma, listeye alınmasına bahane edilen tüm argümanların hükümsüz olduğunu belirterek, olumlu sonuç çıkacağına inandıklarını söyledi.
FEHMİ KATAR / BERLİN
Avrupa Birliği’nin en üst yargı kurumu Avrupa Adalet Divanı’nda PKK’nin ‘AB terörist örgütler listesi’nden çıkarılması için açılan davada, 15 Kasım’da karar çıkması bekleniyor. Dava avukatlarından Tamara Buruma, „Eğer bu davaya inanmasaydık başlatmazdık“ diyerek, olumlu bir karar beklediklerini söyledi.
Almanya’da 1993’te getirilen PKK yasağı sonrasında İngiltere ile de anlaşan Türk devleti, 90’ların Güreş-Çiller konseptiyle devlet terörünü katmerleştirdi. ABD’de 1997’de devreye konulan PKK yasağı sonrasında ise Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komplo gerçekleştirildi. Dünyada yeni bir dalganın başlatıldığı 11 Eylül saldırıları ardından da BM’in 1373 sayılı kararını gerekçe eden AB, lideri esaret altına alınmış ve ateşkes konumunda olan PKK’yi ‘terör örgütleri listesi’ne aldığını açıkladı. PKK, 2002’den beri AB ‘terör örgütleri listesi’nde yer alıyor. Yasaklama gerekçesinde ise Türk devleti tarafından AB’ye servis edilen iddialar var. İddiaların bir kısmı, AİHM’in Türk devletini mahkum ettiği olaylardan. Her altı ayda bir yenilenen listeye karşı PKK yöneticileri Murat Karayılan ve Duran Kalkan adına Hollanda’da Prakken d’Oliveira Hukuk Bürosu tarafından önce itiraz edildi, daha sonra Avrupa Adalet Divanı’nda dava açıldı. PKK’nin listeye alınması kararının iptali amacıyla 1 Mayıs 2014’te açılanan davada 15 Kasım’da karar çıkması bekleniyor.
AB Adalet Divanı’na açılan davanın Hollandalı avukatı Tamara Buruma ile davanın seyri üzerine konuştuk.
PKK’nin AB ‘terör örgütleri listesi’ne nasıl alındığını anlatabilir misiniz? 
PKK, Avrupa Birliği içindeki bütün üye ülkelerin temsilinin olduğu Avrupa Birliği Komisyonu’nca oluşturulan listeye alındı. Bu kararın dayanağı İngiltere’nin 2001’de oluşturduğu ‘terör listesi’ ile Fransa ve ABD tarafından oluşturulan ‘terör listeleri’dir. Mesela Almanya bu listeden çok önce PKK’yi yasakladı ama Avrupa genelinde bütün ülkelerin temsil edildiği AB Konseyi tarafından yasaklanması 2001’de gerçekleşti.
Aslında 2007’de listeden çıkarıldı ama daha sonra tekrar listeye alındı. Sorun şu ki; her altı ayda bir bu liste güncelleniyor. Biz, 2014’ten beri oluşturulan 5 listeye itiraz ediyoruz. Ondan önce de listeler vardı ama şu an süren davanın bir parçası değil bu listeler.
2014’te PKK’nin ‘terör örgütleri listesi’nden çıkarılması için dava açtınız. Mahkeme şu an hangi aşamada?
Evet, 2014’te PKK’nin AB ‘terör örgütleri listesi’nden çıkarılması için Lüksemburg’taki Avrupa Adalet Divanı’na başvurduk. Bizim başvurumuz ile ilgili kararın, 15 Kasım’da verilmesini bekliyoruz. Yani aslında halen birinci aşamadayız. Her 6 ayda bir liste yenilendiğinden dolayı biz mahkemeden, davanın başladığı 2014’ten beri olan bütün listelerin dava konusu yapılmasını talep ettik.
Avrupa Konseyi’nin PKK’nin listeye alınması ile ilgili kıstasları nelerdir, bu yasağı nasıl savunuyorlar?
Konsey’in ilk kıstası; bir devletin, söz konusu örgütü ya da yapıyı ulusal düzeyde ‘terör listesi’ne almış olmasıdır. PKK’nin listeye alınmasında İngiltere ve ABD’nin listeleri baz alındı.
İkinci kıstas da söz konusu örgütün ‘terörist örgüt’ olarak ele alınıp alınmayacağıdır. ‘Terörist örgüt’ tanımında, bir örgütün şiddet yoluyla ‘terörist amaçları’na ulaşma isteği olarak ele alınıyor ama ‘terörist amaç’ olarak bahsedilen şey çok sorunlu olabiliyor. Çünkü ‘terörist amaç’ olarak; toplumun terörize edilmesi ile hükümeti değiştirmek ya da onu bir şey yapmaya zorlamak ya da toplumun temel yapılarını kökten değiştirmek lanse ediliyor. Bu sorunlu bir tariftir. Biz de savunmamızda bunun üzerinde durduk. Çünkü diktatoryal bir rejime ya da baskıya karşı gelen bir örgüt tabiki de hükümeti değiştirmek ya da toplumu değiştirmek istiyor. Avrupa Birliği’nin ‘terörist’ tanımlaması sorunlu, çünkü demokratik toplum yapısını değiştirmek isteyen örgütler ile diktatörlüğe karşı gelen örgütler arasında ayrım yapmıyor.
Buna karşı mahkemede nasıl bir savunma oluşturuldu? 
Bir çok argümanla savunma yaptık. En öncelikli başlıklarımızdan biri ‘terörizm’ tanımlamasıyla ilgiliydi. Tanımın daha net ifadelere sahip olması gerektiğini ve sadece eylemleri ile toplumu terörize eden örgütlerin terörist grup olarak görülmesi gerektiğini belirttik. PKK’nin toplumu terörize ettiğine dair yeterli kanıtların olduğuna inanmıyoruz. Bu savunma ilk defa bir mahkemede dillendiriliyor. Onun için mahkemenin bu savunmaya karşı nasıl bir karar alacağını oldukça merak ediyoruz. Argümanlarımızda ayrıca iç savaştaki çatışma taraflarının, onların nasıl savaştığından bağımsız olarak hiçbir zaman ‘terörist örgüt’ olarak tanımlanamayacağını, ancak uluslararası insan hakları mahkemesi tarafından böyle bir kararın verilebileceğini savunduk. Ne yazık ki başka bir davada mahkeme bununla ilgili bir karar vermiş durumda. Bundan dolayı bunu daha fazla savunmalarımızda bir argüman olarak kullanamıyoruz. Çünkü bizim argümanımız zaten halihazırda mahkeme tarafından reddedilmiş durumda.
Önemli bir argümanımız da şu; 2014’te mahkemeye başvurduğumuzda barış görüşmeleri yapılıyordu ve hepimiz bu konuda oldukça iyimser yaklaşıyorduk. PKK’nin barış görüşmelerinin yapıldığı bir dönemde listeden çıkarılmasının gerekli ve kabul edilebilir olduğunu savunduk. Barış görüşmelerinin nasıl sonuçlandığını hepimiz biliyoruz. Ne yazık ki bu argümanı daha sonraki yıllarda ileri süremiyorduk.
Aynı zamanda Suriye’deki savaşta PKK’nin Êzîdîleri kurtarması, Kobanê’nin DAİŞ’e karşı savunması ve uluslararası kamuoyunda buna verilen desteği, barış görüşmelerinin sonlanmasına karşın argüman olarak kullanmamızı sağladı. Çünkü Kürt Hareketi dünya tarafından kahraman olarak görülüyordu ve biz de insanların yaşamlarını kurtaran, dünya tarafından kahraman olarak görülen bir örgütün, listeden çıkarılmasını talep ettik.
Peki mahkeme bu yasağı nasıl savunuyor, argümanları nelerdir? 
Daha karar çıkmadığı için bu mahkemenin savunmasıyla ilgili tam bir şey söylemeyeceğim ama buna benzer başka davalarda (Tamiller) bir tavrı var. Söz konusu davaların ya da bu davanın  terör listesinde olan bir örgütün listeden çıkarılıp çıkarılmayacağı ile ilgili olduğunu ama ‘yaptırım rejimi’nin temelinde suçlayıcı bir yaptırım ya da baskı değil, daha çok önleyici bir uygulama olduğunu, örgüte parasal yardımların verilmesinin önüne geçilmeye çalışıldığını belirtiyor. Mahkeme bizim iç savaşta silahlı mücadele eden bir tarafın terörist suçlamasıyla kriminalize edilemeyeceğiyle ilgili savunmamıza, yaptırım rejiminin iç savaştaki silahlı bir örgütün kriminalize edilmesiyle ilgili olmadığını daha çok önleyici yaptırımlar olduğunu belirtti. Diğer davalarda mahkeme devletlerin yaptırım rejimleri uygulayıp, bununla iç savaştaki silahlı bir tarafa karşı önleyici yaptırımlar uygulamasının önünde uluslararası hukuk açısından bir engelin olmadığını karar verdi.
Mahkemenin dava ile ilgili 15 Kasım’da kararını vereceğini söylediniz. Nasıl bir karar çıkmasını bekliyorsunuz?
Tabi kararın bizim istediğimiz gibi olmasını umuyoruz. Karar ile ilgili çok spekülasyon yapmak istemiyorum ama şunu söylemek istiyoruz. Eğer bu davaya inanmasaydık başlatmazdık. Biz zaten halihazırda mahkeme sürerken, birçok gelişme gördük. Mahkemenin bizimle kısmi olarak hemfikir olduğunu gördük. Aynı zamanda mahkemenin bu davaya benzer farklı davalarda bizimle hemfikir olmayan bir karar verdiğini de gördük. Yani bundan dolayı da mahkemenin nasıl bir karar vereceğini önceden kestirmek oldukça zor. Bekleyip mahkemenin nasıl bir karar vereceğini görmek lazım ve ayrıca onların kararı ile ilgili nasıl bir savunma yapacaklarını görmek de ilginç olacaktır. Çünkü o zaman neden davanın kazanıldığı ya da neden kaybedildiği ile ilgili net fikrimiz olacak ve başka davalarda bunu kullanabileceğiz. Gelecek için de nasıl bir anlama sahip olacağına bakabiliriz.
Mahkemenin sizinle hangi hususlarda hemfikir olduğunu düşünüyorsunuz? 
Bizim mahkemede gördüğümüz şey örneğin PKK’nin AB listesine alınmasının sebebi olarak PKK’nin çeşitli eylemlerinin olduğu bir listenin kullanıldığını, aynı zamanda Türk mahkemelerinin verdiği kararların kaynak olarak ele alındığını gördük ve buna itiraz ettik. Biz bu kaynak olarak kullanılan olaylar ile ilgili hiçbir dayanağın bulunmadığını, oradaki olaylar ile ilgili bilgilerin yanlış olduğunu ve Türk mahkemesinin kararlarının da kullanılamayacağını, çünkü mahkemedeki ifadelerin işkence altında alınmış olma ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu belirttik. Bununla beraber mesela 2015’teki ‘AB terör listesi’nde PKK yine yer alıyordu ama daha önce listeye alınmasına kaynak olarak gösterilen olaylar artık argüman olarak kullanılmamaya başlandı. Yine artık Türk mahkemelerinin verdiği kararlar da kaynak olarak kullanılmamaya başlandı. Bu da aslında mahkemenin her ne kadar açık olarak sizinle aynı fikirdeyiz demese de bu konuda bizimle aynı fikirde olduğunu gösteriyordu. Mahkeme sürecinde olumlu gelişmeler yaşandı derken bunu kastediyorum, çünkü PKK’nin ‘terör listesi’ne alınmasının sebebi olarak gösterilen olaylar listesi artık yok.
Mahkeme kararının olumlu ya da olumsuz olması durumunu değerlendirmenizi istersek, neler söyleyebilirsiniz?
Eğer biz davayı kazanırsak bu şimdiye kadar olan bütün listelerin geçersiz olduğu anlamına gelecek. Bu tabi örgütün tekrar listelenmeyeceği anlamına gelmeyecek ama mahkeme PKK’nin listeden çıkarılmasına karar verirse ve AB Konseyi PKK’yi tekrardan listeye almak isterse bu durumda mahkemenin kararını göz önünde bulundurup ikna edici yeni argümanlarla bunu yapmak zorunda. Ulusal düzlemde de böyle olumlu bir karar çıkması durumunda birçok etkisi olacak. Mesela ulusal bir mahkemede, bu mahkemenin verdiği karar güçlü bir argüman olarak kullanılabilecek. Böylesi bir karar ulusal anlamda bir devletin PKK’yi ‘terör listesi’nden çıkarma yükümlülüğü getirmiyor ama bu kararı politikacıların önüne götürebilir, kamuoyunda tartışılabilir, bu kararın kabul edilmesi talep edilebilir.
Diğer bir taraftan eğer bu davayı kaybedersek, tabi en başta neden kaybettiğimize dair argümanlara yakinen bakmak gerekecek. Karara itiraz edebiliriz, kararı Adalet Divanı Mahkemesine götürebiliriz. Kararın olumsuz olması durumunda farklı bir etkisinin olacağını düşünmüyorum, çünkü zaten örgüt hali hazırda ‘terör örgütleri listesi’nde yer alıyor ve bu durumda listede olmaya devam edecek. Yani çok kötü bir sonuç olmayacaktır. Ne olursa olsun ben bununla hukuksal olarak mücadele etmeyi çok önemli buluyorum, çünkü bununla hemfikir olmadığınızı gösteriyorsun. Mahkeme böyle bir karar bile alsa bununla legal alanda mücadele etmek oldukça önemli, çünkü bunun mücadelesini vermeden politik alanda ‘biz terörist değiliz, alınan karar doğru değil’ demenin çok karşılığı olmuyor.
16 Nisan’daki duruşmada ne oldu?
PKK’nin listeden alınması kararının iptali amacıyla Avrupa Adalet Divanı’nda 1 Mayıs 2014’te açılanan dava, 4 yıllık hukuk mücadelesi ve uzun süreli yazışmaların ardından 16 Nisan 2018’de görülmüştü. Duruşmada PKK yöneticilerini temsilen avukatlar Marieke Van Eik ve Tamara Buruma savunma yapmış; Avrupa Birliği Konseyi, Avrupa Komisyonu ile İngiltere ve Fransa ise PKK’nin listede kalması için davaya müdahil olmuştu.

İddialar asılsız


PKK’nin ‘terör listesi’nde çıkarılması gerektiğini belirten avukatlar, yaşanılanın ‘terörist eylem’ değil, ‘savaş’ olduğunu vurgulayarak, savaştan kaynaklı bazı kayıpların yaşandığını ifade etti. PKK’nin Türkiye’nin isteği üzerine listeye alındığının altını çizen avukatlar, öne sürülen 70’e yakın suçlamanın Türk basınında çıkan bilgilere dayandırıldığı, araştırılıp ortaya çıkarılmadığı ve iddialar düzeyinde kaldığını vurguladı.
PKK savaş kurallarına uydu
Avukatlar, devlet eliyle gerçekleştirilen bazı katliamların PKK’ye mal edildiğini de ifade etti. “PKK, gerçekleşen bazı olayları kınamasına rağmen PKK yapmış gibi gösteriliyor. Sivil kayıpların gerçekleştiği olaylara baktığımızda PKK’yi zor durumda bırakmak için yapıldığı görülüyor” diyen savunma avukatları, PKK’nin uluslararası kurallara bağlı kaldığı ve savaş kuralları dışına çıkmadığını dile getirdi.
Türkiye’nin ‘terörizm’ adı altında PKK ile mücadele ettiğini iddia ederek aslında bir halkın üzerinde terör estirdiğini vurgulayan avukatlar, sivil kayıpların yaşanmasına Türk devletinin sebep olduğunu kaydetti.
Listede ısrarın nedeni nedir?
Savunmalar ardından avukatlar sırayla mahkeme heyetinin sorularına yanıt verdi. Mahkeme heyetinin “Avrupa ‘terör listesi’ altı ayda bir güncelleniyor. Son on yıla bakıldığında PKK gözle görülür bir ‘terör’ eylemi gerçekleştirilmediği halde neden bu listede kalmasından ısrar ediyorsunuz” sorusuna, PKK’nin ‘terör listesi’nde kalması gerektiği yönünde savunma yapan müdahil avukatların cevap vermekte zorlandıkları ve geçmiş tarihli eylemler üzerinden savunma yapmaya çalıştıkları görüldü.
PKK ‘terör örgütü’ değil
PKK yöneticileri adına savunma yapan avukatlar ise PKK’nin gerçekleştirdiği eylemlerin ‘terörizm’ kavramı ile açıklanamayacağını ve PKK’nin eylemleri askeri güçleri hedef alarak gerçekleştirdiğini belirtti. Avukatlar, “İki askeri güç arasında gerçekleştirilen eylemleri terörizm ile açıklamak doğru değil” ifadelerini kullandı. Avukatlar, PKK’nin gerçekleştirdiği tüm eylemlerin öz savunma çerçevesinde gerçekleştirdiğini de  sözlerine ekledi. Türkiye ile barış görüşmeleri gerçekleştiren PKK’nin ulusal bir mücadele yürüttüğünü, hem Türkiye hem de uluslararası güçlerin PKK’yi muhatap aldıklarını dile getiren avukatlar, şu hususun da altını çizdi: “PKK, DAİŞ terör örgütüne karşı verdiği mücadeleden dolayı ‘terör örgütü’ olarak adlandırılamaz. Mahkeme heyetinin alacağı kararda bunu göz önünde bulundurması gerekiyor.”
2001’den sonra çok şey değişti
Dava ardından görüşlerine başvurduğumuz savunma avukatları Marieke Van Eik ve Tamara Buruma, “Mahkeme çok iyi geçti. Öne sürdüğümüz tüm argümanlar tartışıldı. Bu davada en önemlisi ‘Baskıcı bir rejime karşı silahlı mücadele kullanma hakkı var mı yok mu’ hususu tartışıldı” dedi.
PKK’nin eylemlerinin ‘terörizmle’ açıklanamayacağını mahkemeye de anlattıklarını belirten avukatlar, şöyle devam etti: “Hukuksal olarak kararın iyi bir şekilde değerlendirilmesi ve iyi bir karar alınması için iyi bir tartışma yürüttük. Özellikle bir hakim, Konsey avukatına PKK’nin ‘terör’ eylemleri gerçekleştirme potansiyel ve niyetinin olup olmadığına dair herhangi bir çalışmalarının olup olmadığını sordu. Önemli bir soruydu ve Konsey, PKK yasağını 2001’de İngiltere’de alınan karara bağlıyordu. 2001’den sonra çok şeyin değiştiğini özellikle barış sürecini anlattık. DAİŞ ile mücadeleyi aktardık ve gerekçelerin geçersiz olduğunu dile getirdik.
Karar bozulabilir
Bize göre bu duruşmadan sonra iki karar bozulacak. 2014’te PKK’nin listeye alınması kararı ve 2015’te Konsey’in gerekçelerini listelerken askeri çatışmaları dahi terörist eylemler olarak gördü. Ama edindiğimiz izlenim hakimler bu yönlü düşünmüyor. Avrupa Konseyi’nin görüşlerine zıt bir görüş ortaya koydular.
PKK sivillere karşı hassas
Biz mahkemeye PKK’nin sivillere karşı çok hassas davrandığını, eylemlerini sivilleri dışarıda bırakarak geliştirme çabasını vurguladık. Sivil kayıpları önlemek için tedbirler aldığını vurguladık. Örgütün içinde zaman zaman çıkan yetmezliklerin bir örgütü bağlamayacağını bir kişi sayesinde bir örgütün cezalandırılamayacağını vurguladık. Hatta PKK’nin sivillere karşı hassas davranmayan kişileri cezalandırdığını göz önünde bulundurmaları gerektiğini vurguladık.
Kürtler mücadeleye devam etmeli
Bu mahkemede çıkacak karar çok iyi bir şekilde gerekçelendirilirse çok önemli sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Avrupa’daki tüm devletlerin çıkacak kararı uygulamaları gerekiyor. 2014’ten beri devletlerin ulusal mahkemelerinden aldığı bütün kararlar da iptal edilecek. Mağdur olanların hakları iade edilecek. Tabii Kürtlerin her şeyi bu mahkemenin sonucuna bağlamamaları gerekiyor. PKK’nin ‘terör listesi’nden çıkması için lobi çalışmalarına devam etmeleri gerekiyor.“

Yorumlar