Kan testi ile kanser türleri tespit edebiliyor


Bilim insanları, uzun bir süreden beri kanser türlerini kan testleriyle tespit edebilmenin yollarını arıyor. Kan testi ile tümörlerin oldukça erken evrelerde teşhis edilebileceği ve bu şekilde sağkalım süresinin uzatılabileceği düşünülüyor.
Bilim insanları sekiz farklı kanser türünü tespit edebilen basit bir kan testi geliştirmeyi başardı. Söz konusu testle tümörlerin yaydığı DNA parçacıkları taranıyor.


Halihazırda kullanılan kanser teşhis yöntemleri vücudun belli bazı bölgelerinin görüntülenmesine dayanıyor. Örneğin göğüs kanseri mamografi, bağırsak kanserleri dışkı testleri ve kolonoskopi ile tespit edilebiliyor. Tüm vücudun görüntülendiği MRT ve bilgisayarlı tomografi de yeterli büyüklükteki tümörleri algılayabiliyor.
Bu nedenle bilim insanları uzun bir süreden beri kanser türlerini kan testleriyle tespit edebilmenin yollarını arıyor. Kan testi ile tümörlerin oldukça erken evrelerde teşhis edilebileceği ve bu şekilde sağkalım süresinin uzatılabileceği düşünülüyor.
Kan testi ile kanser teşhisinden en çok üzerinde durulan yöntem tümörlerden kana yayılan DNA parçacıkları. Ama bu söylendiğinden çok daha zor bir yöntem. Zira kanımız içinde kanserli olmayan hücrelerin de yaydığı DNAlar bulunuyor.
Teşhis oranı yüksek
Cambridge Üniversitesinden Florent Mouliere ve ekibi tarafından geliştirilen bir yöntem ise kapsamlı DNA değerlendirmelerini by-pass ederek kanserli hücrelerin tespitini sağlıyor.
Ekip yaptığı çalışmalarda kanserli hücreler tarafından yayılan DNA parçacıklarının normal hücrelere ait parçacıklara oranla çok daha farklı boyutta olduğunu gördü. Örneğin göğüs, bağırsak ve rahim kanserlerindeki DNA parçacıkları normale göre oldukça kısa.
DNA parçacılarının boyutlarını ölçen bir test geliştiren uzmanlar yüzde 94 oranında göğüs, kalınbağırsak, rahim, cilt ve safra kesesi kanserini tespit etti. Sağlıklı insanlarda ise yüzde 2.5 oranında ise yanlış teşhis koydu.
Pankreas, beyin ve böbrek kanserlerinde ise teşhis başarı oranı yüzde 65’te kaldı.
Mouliere söz konusu testin önümüzdeki sene kullanılmaya başlanabileceğini ve tüm kan laboratuvarlarının bu testi gerçekleştirebileceğini söylüyor.
Kullanıma başlandığında test sadece bu sekiz tür kanser çeşidi için değil, tüm kanserlerin teşhisi için kullanılacak.

Hormon tedavisi kurbağaların ayaklarını yeniden çıkardı


Kurbağalar üzerinde araştırma yapan bilim insanları hormon terapisi ile ayakları kesilmiş olan kurbağaların ayaklarını yeniden oluşturmayı başardı.
Bir gün kesilen kol ya da bacakların yeniden uzaması sağlanabilir mi? Bilim insanları uzun bir süreden beri bu sorunun cevabını bulmaya çalışıyor.
ABD’de Tufts Üniversitesi’nde Michael Levin başkanlığındaki bir ekibin kurbağalar üstünde yaptığı bir deney bunun en azından başka canlılarda mümkün olduğunu gösterdi.
Doğada bazı canlılar kesilen ya da kopan uzuvlarını yeniden geliştirebiliyor. Örneğin solucanlar ve bazı balıklar bu yeteneğe sahip. Memelilerde ise birkaç istisna dışında bu yetenek bulunmuyor.  Bir Afrika kurbağası üzerinde deney yapan bilim insanları hayvana progesteron hormonu vererek kesilen ayakların yeniden gelişmesini sağladı. Hormonun canlıların embiryonik dönemdeki uzuv oluşturan mekanizmayı tetiklediğini düşünen uzmanlar insanlarda da bu mekanizmanın canlandırılabileceğini düşünüyor.
Levin’e göre vücudumuz nasıl kol ve bacak yapabileceği biliyor. Ama bunun için embiryo dönemindeki mekanizmanın yeniden çalıştırılması lazım.

Farelerde ALS’nin ilerlemesi durduruldu


Amyotrophic Lateral Sclerosis (ALS) tıp dünyasındaki en gizemli hastalıklardan biri. On yıllardır süren çalışmalara rağmen henüz ALS’ye hastaların yüzde 10’unu etkileyen genetik risk faktörünün dışında neyin yol açtığı belirli değil.
ALS vücudun istemli ve yarı istemli kaslarını etkileyen bir sinir hastalığı. Hastalık bu kasları kontrol eden nöronların ölümüne neden oluyor. Yavaş yavaş ilerleyen hastalık solunum kaslarının etkilenmesiyle ölüme neden oluyor.
Bilim insanları ALS hastalarının yüzde 10’unu etkileyen hastalığın genetik formunun tedavisi için umut veren bir araştırmaya imza attı. ALS hastalarında mutasyona uğrayan SOD1 genini bastıran bir virüsü omuriliğe enjekte eden Kaliforniya Üniversitesinden Martin Marsala ve Mariana Bravo Hernandez’in ekibi farelerde hastalığın ilerleyişi durdurmayı başardı.
Tedavi görmeyen farelerin aksine virüsün enjekte edildiği fareler 13 ay sonunda hale aktif kalmayı başardı. Bravo Fernandez’e göre uygulanan tedavinin sonuçları uzun vadeli.
Araştırmanın sonuçları San Diego’daki Neuroscience Society’nin yıllık konferansına sunuldu.  Bilim insanlarına göre yöntem oldukça güvenli ve yakın bir dönemde ALS hastalarında kullanılabilir.

Yorumlar