AİHM için son şans




İHD Eşbaşkanı Öztürk Türkdoğan, AİHM’in Cizre davasıyla ilgili mağdurların lehine karar vermesini beklediklerini, çünkü bunun aksini gerektirecek hiçbir bahanenin olmadığını söyledi.
BERİVAN ALTAN / MA / ANKARA
AİHM’de dün görülen Cizre davasını değerlendiren İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, “Davadan ihlal kararı çıkmaması durumunda, yüksek mahkemelerin artık kendi pozisyonlarını adaletten yana değil de siyasi iktidardan yana tuttukları sonucunu doğuracaktır” dedi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), Şırnak’ın Cizre ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasakları döneminde yaşananlara dair duruşması önceki gün görüldü. Sokağa çıkma yasakları döneminde rapor hazırlayan ve bu raporları AİHM’e de gönderen İnsan Hakları Derneği (İHD) Eşbaşkanı Öztürk Türkdoğan, dava dosyasını değerlendirdi.

AİHM’de tartışılacak dosyalar 
Sokağa çıkma yasaklarının hukuki boyutunun tartışılması noktasında AİHM’de 8 tane dava olduğunu hatırlatan Türkdoğan, Venedik Komisyonu’nun, Avrupa İnsan Hakları Komiserliği’nin, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği ve kendi hazırladıkları raporların da AİHM’de görülen dava dosyasında yer aldığını söyledi. Türkdoğan, “Birinci grup 8 dosyayı temsilen bu durum tartışıldı. İkinci grup dosyada ise bunlar 26 tanedir. Bunlar doğrudan doğruya yaşam hakkı ihlaliyle ilgili dosyalar. Orhan Tunç’un yaşamını yitirdiği olayla ilgili tek bir dosyada duruşma görüldü ama bu 26 dosyaya sirayet edecek hukuki tartışma olacak” dedi.
Hükümet 327 sivili kabul ediyor
Cizre’de bodrumlar duyulmaya başlandığında avukatların o dönemde AİHM’e yaptığı başvurulardan sadece 5 kişi hakkında ihtiyati tedbir kararı verildiğini; 5 kişiden sadece 1 kişinin kurtarılabildiğini, diğer 4 kişinin tedbir kararı olmasına rağmen kurtarılamadığını hatırlatan Türkdoğan, Türkiye’nin AİHM’e kendini savunmak için gönderdiği belgelerde 327 sivilin yaşamını yitirdiğini kabul ettiğine, ancak sorumluluğu PKK’ye yüklediğine dikkat çekti. Türkdoğan, “Burada bir gerçek var ki o da hükümet 327 sivilin öldüğünü kabul ediyor. Biz de soruyoruz; 327 sivilin öldürülmesiyle ilgili etkili soruşturma yaptınız mı? 327 sivilin yaşam hakkını korumak sizin göreviniz değil miydi? Anayasa Mahkemesi’ne sormak lazım; Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendini AİHM’de savunurken 327 sivilin öldürüldüğünü kabul ediyor. Peki, siz yüksek mahkeme bu sivilleri korumak için ne yaptınız? Hiçbir şey yapmadınız” diye konuştu.
 AİHM’e tüm belgeler verildi
 Türkdoğan, dosya hakkındaki detaylara dair ise şu bilgileri paylaştı: “Cizre davasında AİHM’e verilecek her türlü bilgi ve belgeyi sunduk. Şu anda AİHM’in önünde olan 34 davanın tamamı için sunulabilecek tüm belgeler verildi. Bununla ilgili defalarca yazışmalar gerçekleştirdik ve Türkiye’nin kendini usulü olarak savunacak bir noktasının kalmadığı kanaatindeyim. Mahkemenin tutumundan tutalım da AYM’nin Kürtler, silahlı çatışmalar, çatışmalardan kaynaklı yaşam hakkı ihlali söz konusu olduğunda, devlet güvenliği olduğunda verdiği kararları da AİHM’e gönderdik.”
Konsey’in komiseri yanımızda
 Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri ile görüştüğünü ve 34 davanın tamamında müdahil olmasını sağladıklarını ifade eden Türkdoğan, şöyle devam etti: “Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri 13 Kasım’daki mahkemeye sunduğu beyanında Türkiye’de bir değişiklik olmadığını, etkili iç hukuk yollarının, iyileşmeye dair hiçbir emarenin olmadığını, önceden görev alan komiserinin sunduğu belgenin arkasında olduğunu ve aynısını tekrar ettiğini ifade etti. Bu çok önemlidir. İlk defa Türkiye’deki yaşam hakkı ihlalinde bu kadar çok dosyada Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri yanımızda olmuştur. AİHM’den ihlal kararı çıkarsa AYM belki tutumunu değiştirebilir.”
AİHM güven tazelemeli
 “Umuyorum ki AİHM, verdiği son kararlar yönünde kendisine yapılan eleştirileri de göz önüne alarak adaletten şaşmaz” diyen Türkdoğan, değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “Türkiye 2015’ten bu yana çok yoğun bir lobicilik faaliyeti yürütüyor ve bu da AİHM üzerinde ciddi bir etki oluşturmuş durumda. Umuyorum ki Cizre davasıyla bu etki kırılır, kırılması gerekiyor. Aksi takdirde AİHM’e olan güven kaybolacaktır, belki de bu son şanstır. Dolayısıyla AİHM’in vereceği ihlal kararı ile birlikte kendine olan güveni de tazeleyeceğini düşünüyorum. Çünkü bu süreçler bittiğinde hazırladığımız ve sunduğumuz tüm belgeleri kamuoyuna açacağız. Türkiye hangi belgeleri göndermiş, AİHM’de nasıl bir tartışma yürütülmüş, bizler neler demişiz, hangi belgeleri göndermişiz. Böylesi bir durumda ihlal kararı çıkmaz ise o zaman yüksek mahkemelerin artık kendi pozisyonlarını adaletten yana değil de siyasi iktidardan yana tuttukları sonucunu doğuracaktır.”
Hiçbir usul hatası yok
AİHM’in Roboskî kararını da hatırlatan Türkdoğan, “AİHM’in Roboskî’de verdiği kararı bu dosyada verilemez, çünkü usulü bir eksiklik yok. Türkiye’nin yaptığı ‘Önce esas mahkemede görülsün sonra AİHM’de görülsün’ savunmasının da bir karşılığı yok. Türkiye’de AYM’ye başvurduğumuzdan bu yana iki buçuk yıl geçti ve pekala esaslar hakkında karar verebilirdi bu kadar zaman içerisinde ama bunu yapmayarak, kendisi görevini de yerine getirmemiştir” dedi.
Keyfiliği durdurmak gerekir
 Sokağa çıkma yasaklarının hala devam ettiğine işaret eden İHD Eşbaşkanı Öztürk Türkdoğan, şunları söyledi: “Ağırlıklı olarak kırsal bölgelerde sokağa çıkma yasakları ilan ediliyor ve bu bölgelerde yerleşim yerleri var. Halen mevzuatta valilere sokağa çıkma yasağı ilan etme hakkı yoktur. Sadece OHAL döneminde vardır ama bugün OHAL yok. Dolayısıyla yerleşim yerlerinde ilan edilen sokağa çıkma yasakları yargıya taşınmalıdır. Sivillere yönelik yaşam hakkı ihlali varsa illa ölümlerin beklenmesine gerek yoktur. Orada askeri operasyon varsa AYM’ye ‘ihtiyati tedbir’ başvurusu yapılabilir. Sonuç alınmaz ise AİHM’e başvurulabilir. Bunun yapılması gerekir yoksa bu keyfilik sona ermez.
Kuzey Suriye için de
Hatta bugün Türkiye’nin Suriye’de bir askeri varlığı var, bu askeri varlıktan birçok sivil zarar görmüştür. ÖSO denen paramiliter grupların gerçekleştirdiği ağır ihlaller vardır ve o grup TSK’nin denetimi altında bunu gerçekleştiriyor ve oradaki siviller bakımından da AİHM’e başvurunun yolu açıktır. Dolayısıyla hukukçuların bu durumu göz önüne alması gerekir. Hak arayarak, ancak bu süreci atlatabiliriz.”

Güler Tunç: Bizim için tarihiydi

AİHM’in, Orhan Tunç adına yapılan başvuruyu görüştüğü duruşmaya katılan eşi Güler Tunç, ”tarihi bir gün” olarak nitelediği duruşma hakkında, ”Devletin insanlığa karşı işlediği suçlara ve yaşanan vahşete AİHM de tanık oldu” dedi.
Duruşmaya, Tunç’un eşi Güler Tunç ile katledilen dönemin Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç’un eşi Zeynep Tunç da katılmıştı. Güler Tunç, anlatılan yaşananların mahkeme salonunda bulunan herkesi etkilediğini kaydetti. Tunç, bu duruşma ile bir kez daha haklının kim olduğunun açığa çıktığını söyledi. Türkiye adına yapılan savunmaların geçmiş dönemlerde söylenenlerden farksız olmadığını belirten Tunç, ”3 soru yönelttiler onlara. Ancak savunacakları bir şey bulamayınca sürekli ‘terör’ kelimesine sarıldılar” dedi.
AİHM’in olumlu karar vereceğini umut ettiğini ifade eden Tunç, şunları söyledi: ”Çok duygusal bir duruşma oldu benim için. AİHM’in son dönemlerde bazı siyasi davalara karşı tutumunu göz önünde tuttuğumuz vakit bu duruşma tüm Botan halkı için bir şanstı. Devletin insanlığa karşı işlediği suçlara ve yaşanan vahşete AİHM de tanık oldu. Botan adına tarihi bir günün yaşandığını söyleyebilirim.”

Yorumlar