AİHM adalet sınavında


Şırnak’ın Cizre ilçesinde 2015-2016 yılları arasında ilan edilen ve yüzlerce insanın katledildiği, kentin yakılıp yıkıldığı sokağa çıkma yasakları sırasında yaşanan insan hakkı ihlallerine ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılan başvurularda karar verilecek.
Şırnak’ın Cizre ilçesinde 2015-16 yılları arasında uygulanan ve çok sayıda insanın katledildiği sokağa çıkma yasakları sırasında yaşanan ihlallere dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılan başvurular, 13 Kasım’da yapılacak duruşmada görüşülecek. Kabul edilebilirlik ve esas üzerine görülecek olan duruşma, geri kalan dosyalar için de emsal olacak.
Türk devletinin ’Dolmabahçe Mutabakatı’nı reddedip ’diyalog süreci’ni bitirdikten sonra Ekim 2014 MGK Toplantısı’nda kararlaştırılan ’Çökertme Planı’nı devreye koyup Kürtlere karşı yeniden savaş başlatmasıyla birlikte bu kez Kürt kentleri de hedef alındı. Ağustos 2015’te Cizre, Sur ve Silopi başta olmak üzer pek çok il ve ilçede 5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11’nci maddesine dayanılarak kaymakam ve valiler tarafından sokağa çıkma yasakları ilan edildi. Türk devleti, ordusunu da devreye koyarak konvansiyonel silahlarla kentleri yakıp yıktı, hiçbir yasa ve norm tanımadan katliamlar yaptı.
Cizre’deki ağır bilanço

Şırnak Valiliği’nin 14 Aralık 2015’te saat 23.00’te Cizre’de ilan ettiği sokağa çıkma yasağı 79 gün sürdü ve 2 Mart 2016’da sona erdi. 79 gün süren ablukada toplam 259 kişi katledildi. İçerisinde ağır yaralıların olduğu ve bodrumlara sığınan 177 insanın büyük çoğunluğu, Türk güçleri tarafından yakıldı. 92 kişi kimlik bilgileri henüz açıklanmadan kimsesizler mezarlığına defnedildi. Onlarca insan evlerinin mutfağında yemek yaparken, oturma odalarında, tuvalet ihtiyacını gidermeye giderken, sokak ortasında katledildi. Abluka boyunca seçilmiş siyasetçiler dahil olmak üzere hiçbir gazeteci, kurum ya da kuruluşun Cizre’ye girmesine izin verilmedi. Cizre ablukası başlamadan önce yapılan “evlerinizi boşaltın, son uyarımızdır” anonsları, sivil yerleşim alanlarına yönelik top atışları ve başkaca psikolojik baskı yöntemleriyle halk göçe zorlandı, evlerini terk etmeyenlere yönelik büyük bir katliam gerçekleşti.
Yargı süreci
Bu kentlerdeki hak ihlallerine karşı 2015 ve 2016’da Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne çok sayıda başvuru yapıldı. Bu başvurularda AYM ve AİHM’den hak ihlallerinin önüne geçebilmek için geçici tedbir kararları vermeleri istendi. AİHM, içtüzüğünün 41. maddesi uyarınca bu başvuruların öncelikli olarak ele alınmasına karar verdi. AİHM, bu kararın bir sonucu olarak 15 Aralık 2016’da sokağa çıkma yasakları bağlamında 160’tan fazla kişiyi temsilen yapılan 34 başvuru hakkında Türkiye’den savunma istedi ve başvurucuların esası hakkında ilerleyen tarihlerde karar vereceğini duyurdu.

Temmuz’da duruşmayı duyurdu
Mahkeme, başvuruların hem esası hem de kabul edilebilirliğiyle ilgili duruşma yapmaya karar verdiğini Temmuz’da duyurdu. Ancak bütün dosyalar için duruşma yapmak yerine içlerinden iki tane dosyayı seçip bu iki dosyada yapılacak olan usul ve esas tartışmalarını, geri kalan bütün dosyalar için de uygulamaya karar verdi. Sokağa çıkma yasağının yasallığını Ömer Elçi dosyası üzerinden, sokağa çıkma yasakları sorasında Cizre’de yürütülen operasyonun niteliği ve meydana gelen ölümlerin hukuki tartışmasını da Orhan Tunç dosyası üzerinden yapacağını açıkladı.
 Kabul edilebilirlik ve esas üzerine yapılacak olan duruşmaya, Avrupa ve Türkiye’den birçok insan hakkı kuruluşu temsilcisi ve avukatın katılması bekleniyor. Yasaklar sırasında devlet kurumlarında görevli olan bazı kişilerin de katılması bekleniyor.
Cizre üzerinden iki ilk 
Cizre’de neler olduğu ilk defa uluslararası bir mahkemede tartışılacak. Diğer önemli bir tarafı da Cizre’deki katliamlarla ilgili devletin ilk defa savunmada olması. Devlet ilk defa kamuya açık bir alanda sokağa çıkma yasakları ve özellikle Cizre bodrumları ile ilgili hesap verecek.

Avukatlar ne diyor?
Strasbourg’daki duruşmaya katılacak olan avukatlardan Ramazen Demir, öncellikle AİHM’in çok istisnai durumlarda duruşma açtığını hatırlattı. İyimser bir yorumla mahkemenin muhtemelen ikna edilmeyi beklediği noktalar olduğunu kaydeden Avukat Demir, bunların en önemlilerini şöyle sıraladı;
  • Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) bu başvurular açısından etkili olup olmadığı,
  • Türkiye’de Cizre’deki ölümlerle ilgili yürütülen soruşturmaların etkili olup olmadığı.
AYM’nin etkisizliğine ikna
Mahkemeyi AYM’nin bu dosyalar konusunda neden etkili olmadığını ikna etmeye çalışacaklarını kaydeden Av. Demir, iki olasılığa işaret etti:
  • AİHM, ‘AYM bu dosyalar için etkili bir yoldur’ deyip bizi AYM’ye geri gönderebilir,
  • ‘AYM bu dosyalar için etkili bir yol değildir’ deyip dosyaların esasıyla ilgili karar vermek isteyebilir.
Her iki durumda da dosyalar yürümeye devam edeceğini belirten Av. Demir, ‘AYM’ye gidin’ deseler bile sonrasında tekrar AİHM’e gidebileceklerini söyledi.


90’ların kent versiyonu
Aileler adına AİHM’e başvuruda bulunan avukatlardan Newroz Uysal, yasaklar sırasında insanlığa karşı suçların işlendiğini hatırlatarak, bugünkü duruşmada yasaklarda yaralananlar için ambulansların gönderilmemesi, AİHM tarafından verilen tedbir kararlarının uygulanmamasının yanı sıra devletin ’terörle mücadele’ adı altında yarattığı ’gri alan’ın  tartışılacağını dile getirdi. 90’lı yıllarda yaşanan köy boşaltmalarına benzer bir sürecin yasaklar sırasında yaşandığını dikkat çeken Avukat Uysal, “AİHM, 90’larda yaşananlara ilişkin yıllar sonra verdiği kararlarla Türkiye’yi mahkum etti. Ancak yasaklar biraz daha güncel ve yakın bir tarihte meydana geldi. Bundan dolayı şimdi hesap verilebilir bir mecranın yaratılmış olması önemli” dedi.
Cizre’de üst boyuta taşındı 
Mahkemenin, tutumuyla Türkiye’ye ve yasaklara dönük tavrını ortaya koyacağını kaydeden Av. Uysal, Cizre’nin özgünlüğünü şöyle izah etti: “Birçok kent ve bölgelerinde birden fazla sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Benzer gerekçeler, ilan edilme şekilleri, uygulama ve operasyon yürütme biçimleri gerçekleşti. Temel insan hakları ve insanlık onurunu zedeleyen uygulamalar yaşandı. Ancak Cizre’de en üst seviyede vahşet halini aldı. Üç ayrı adreste mahsur kalan yüzlerce insanın toplu şekilde katledilmesi, yaşananların bir özetidir.“


Uygulanmayan tedbirler ve takipsizlik
Cizre’de sokağa çıkma yasağı devam ederken AİHM ve AYM’ye tedbir talepli başvurular yapıldığını hatırlatan Avukat Uysal, yaralı kişiler adına ambulans erişimi, mahsur kalan kişiler için ‘güvenli tahliye’, yaşam hakkının korunması temelli yapılan bu başvurularda 5 tedbir kararı verildiğini ama Helin Öncü dışında yerine getirilemediğini; bunun da başvuranların hayatına mal olduğunu söyledi. Cezai anlamda Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturmalara işaret eden Avukat Uysal, şöyle devam etti: “Şu ana kadar takip ettiğimiz dosyalarda 74 tane takipsizlik kararı verildi. Bu kararlarla, soruşturmada öldürülen maktul, şüpheli sayılarak etkili soruşturmaya aykırı süreç tamamlanıp dosyalar kapatılmak istendi. Buna dair yapılan itirazlarımızın hepsi Sulh Cezalar tarafından reddedildi. Bu aşamadan sonra Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapılmış durumdadır. Bunlarda 31 dosyanın, yasak süresince AYM ve AİHM başvurusu olan dosyalar olması dikkat çekicidir.”
Sonuç alınamıyor, çünkü…
Avukat Newroz Uysal, başvurulardan sonuç alınamamasının nedenlerini şöyle sıraladı:
  • Devletin hakikati gizleme çabası,
  • Uluslararası bir mecrada hesap verilmesinin öngörülür olması,
  • Delillerin sokağa çıkma yasağı devam ederken bizzat devlet güçleri tarafından hukuka aykırı şekilde toplanması ya da hiç toplanmaması,
  • Olayların siyasi, politik yönünün yok sayılması. Örneğin 2014’te MGK’de karar altına alınan ‘Çöktürme Planı’nın görmezden gelinmesi.
  • Devlet eliyle ya da sessiz kalışıyla gerçekleşen olayların, olağan/sıradan bir operasyon diye vasıflandırılması,
  • Savcıların işlem yapmaktan imtina etmesi,
  • Suçu işleyen faillerin kanunlarda güvence alına alınması.
AİHM’in Cizre sicili parlak değil
Avukat Newroz Uysal da Avukat Ramaz Demir gibi, yaşanan vahşetin olanca çıplaklığı ile tartışılması, mahkeme tutanaklarına geçmesi ve devletin nasıl bu vahşeti ürettiğinin alenileşmesinin önemini teslim ediyor. Av. Uysal, “Devlet nezdinde ısrarla ’terörle mücadele’ kapsamında tartışma zeminine çektiği sokağa çıkma yasaklarının insan hakları hukuku zemininde tartışılması önem arz ediyor. Çünkü en başından beri ‘operasyon’, ‘terörle mücadele’, ‘güvenlik’ gibi uluslararası genel ifadelere sığınarak evrensel tepkileri azaltmayı başardı. Bu süreç sonunda lehimize verilecek bir karar, hem hukukçular hem aileler nezdinde mücadele azmini arttıracaktır” şeklinde konuştu. Avukat Uysal, ancak şunun da unutulmaması gerektiğini vurguladı: “AİHM, verdiği 5 tedbir kararından sonra olayın ciddiyetinin farkına varmasına rağmen Türkiye’nin itirazlarını dikkate alarak yeniden AYM yolunu göstermişti ve daha sonraki başvurularda tedbir kararı vermedi.“
HABER MERKEZİ

Tunç’un annesine vize verilmedi

AİHM’de bugünkü duruşmaya katılmak için vize başvurusunda bulunan Cizre bodrumlarındaki vahşet sırasında katledilen Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç ve Orhan Tunç’un annesi Esmer Tunç ile Orhan Tunç’un 2 yaşındaki oğlu Bêkes’e izin çıkmadı. Fransa Ankara Büyükelçiliği, ‘aile olarak iltica riski’ olduğu gerekçesiyle vize vermedi.
Güler Tunç’un kuşkuları
Mehmet Tunç’un eşi Zeynep Tunç’la birlikte duruşmaya katılacak olan Orhan Tunç’un eşi Güler Tunç, son dönemlerde bazı siyasi davalara ilişkin Türkiye lehine kararlar veren AİHM’e yönelik kuşkuları olduğunu söyledi. AİHM’i, o dönem hayatını kaybeden kimi isimler hakkında verdiği tedbir kararlarının arkasında durmaya çağıran Tunç, “Yapılan vahşete ve zulme AİHM’in sessiz kalmamasını umut ediyoruz” dedi.

Yorumlar