Abdullah Öcalan’a Özgürlük için Strasbourg’daki
eylem 7. yılına girdi. Kürtlerin ve dostlarının bu kesintisiz eyleminde
yüzbinlerce insana ulaşıldı. Yüz binlerce bildiri, broşür ve kitapçık
dağıtıldı. Türk devletinin Öcalan’a yönelik zulmü ve Kürt sorunu
Strasbourg’da yürütülen halk diplomasisiyle dünyaya tanıtıldı.
3.BÖLÜM
Kürt Halk Önderi Abdullah’ın özgürlüğü için uluslararası
kampanyalar organize eden, Öcalan felsefesinin dünyaya tanıtılmasında
rol oynayan Abdullah Öcalan’a Özgürlük İnisiyatifinden Reimar Heider ile
7. yılına giren Strasbourg nöbet eylemine ilişkin konuştuk. Kürt
halkının Öcalan’a özgürlük talebiyle sürekli eylemde olduğuna vurgu
yapan Heider, “Öcalan’a Özgürlük İnisiyatifi olarak, uzun soluklu oturma
eylemine çok büyük önem atfediyoruz. Strasbourg’daki eylemi özel kılan
ise altı yıldan beri hava koşullarına ve baskıya rağmen devam etmesi,
düzenli bir şekilde farklı halklardan, farklı kültürlerden ve farklı
meslek gruplarında binlerce insanın oturma eylemine katılmasıdır” diye
belirtti.
Devam eden izolasyona işaret ederek “Öcalan ile tek bağı
Avrupa Konseyi’ne bağlı kurumlardır” diyen Heider, şöyle devam etti: “Bu
kurumlara Sayın Öcalan’ın Kürtler ve Ortadoğu için önemini anlatmak
açısından Strasbourg eylemi çok önemli. Bu eylem; Avrupa Konseyi ve
CPT’ye görevini yerine getirme ve sorumluluklarını hatırlatma görevi
görüyor.”
Strasbourg’daki kurumlar görmüyor
Yaratılan kamuoyu baskısına rağmen Strasbourg’daki
kurumların yerine getirmediğinin altını çizen Heider, şunları belirtti:
“Bırakın Öcalan’ın özgürlüğüne karşı bir reaksiyonu, altına imzalarını
attıkları anlaşmalarını dahi bağlı kalmadılar. İşkenceyi önleme örgütü
olmalarına rağmen Sayın Öcalan’ın üzerindeki izolasyonu, tecriti ve en
ağır cezaevi koşullarını dahi görmezlikten geldiler. Maalesef bunu
sadece Strasbourg’daki kurumlar değil, uluslararası kurumlar olan Af
Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi kurumlar dahi görmezlikten
geldi.
Öcalan’ın kitapları 14 dilde
Kurum olarak Sayın Öcalan’ın kitaplarına büyük önem
atfediyoruz. Kitapları 14 dilde yapılan çevirileri koordine ediyoruz.
Kitap tanıtımlarını yapıyoruz. Kitap tanıtımı için çok sayıda seminer ve
toplantı yaptık. Önümüzdeki süreçte bu çalışmalar artarak devam edecek.
Komplonun 20. yılı
Öcalana Özgürlük İnisiyatifinden Reimar Heider 2019 yılına
ise özel önem atfettiklerini belirtti: “2019 Şubatı Sayın Öcalan
şahsında düzenlenen uluslararası komplonun 20’inci yıldönümü; yine 4
Mayıs 2019 Sayın Öcalan’ın 70’inci doğum yıldönümü olacak. Bu kapsamda
çeşitli etkinliklerimiz olacak. Daha önce üç kez gerçekleştirilen
Demokratik Modernite konferansının 4.’sünü gerçekleştireceğiz. Bu
konferansı değişik kurumlar ile birlikte organize edeceğiz. Almanya’nın
Hamburg kentinde düzenleyeceğimiz bu konferansta Öcalan’ın düşünceleri,
fikirleri, ideolojisini merkeze koyan ve onun pratikteki uygulamalarını
da tartışan bütün dünyadaki benzer ya da ilgili hareketlerle bir köprü
rolünü oynayan bu konferansa Öcalan’ın tanıtılması için büyük önem
atfediyoruz.
Yüzbinlerce insana ulaşıldı
Faik Yağızay
Strasbourg’da devam eden Öcalan’a Özgürlük Nöbet eylemini
başından bu yana takip eden, uluslararası heyet ve kurumlarla
görüşmelerde yer alan HDP Avrupa temsilcilerinden Faik Yağızay’ın
sorularımıza yanıtları şöyle:
Altı yılı geride bırakan nöbet eylemi beklenen etkiyi yarattı mı?
Bürokratlar, kentte yaşayanlar ve özellikle de dünyanın
dört bir yanından buraya gelen turistler bilgilendirildi. Uluslararası
kurumlar ve insanlarda Öcalan’a yönelik var olan bakışı değiştirdi bu
eylem. Avrupa ülkelerinin ve Türkiye’nin propagandasıyla oluşturulan
imaj yıkıldı, bir sempati gelişti. Şöyle bir örnek vereyim; geçtiğimiz
yıl Fransa Cumhurbaşkanı’nın Strasbourg’a ziyareti nedeniyle eylem
alanının yeri birkaç günlüğüne değiştirildi. Ve insanlar merak ediyordu:
“Ne oluyor? Neden Kürtler burada eylemde değil?” diye sormuştu çok
sayıda kişi. Ayrıca birçok vesileyle Avrupalı çok sayıda siyasetçi ve
sivil toplum kuruluşu temsilcileri eylem yerine bizzat gelerek,
desteklerini sundular.
Eylem, Öcalan’ın üzerindeki tecrit ve esaret koşullarının dünyaya anlatılmasında nasıl bir rol oynadı?
Bu nöbet eylemi boyunca kesin bir rakam verilemese de yüz
binlerce kişiye doğrudan ulaşıldığı biliniyor. Altı yıllık süreçte yüz
binlerce bildiri ile broşür, kitapçık dağıtıldı. Sadece Strasbourg’da
yaşayan veya kentteki Avrupa kurumlarında çalışan bireyler değil,
dünyanın farklı ülkelerinden gelen turistlere ulaşıldı. Bu da, bu halk
diplomasisi aracılığıyla tecrit ve esaret koşullarına ilişkin
gerçeklerin dünyanın her tarafına yayıldığını gösteriyor.
Ayrıca ilk yıllarda düzenlenen Öcalan’a Özgürlük sloganlı imza
kampanyasında 10 milyon imza toplanmıştı ve bu kampanya da nöbet
eylemine denk gelmişti. Tabii bu kampanya diplomatik alanda daha iyi
işlenebilirdi.
Ölene kadar eylemdeydi
Munzur Emekçi
Munzur Emekçi, Öcalan’a Özgürlük Nöbeti’nin başlangıcından
itibaren 3 yıl boyunca eylemi organize eden ve neredeyse eylemle
özdeşleşmiş bir isimdi. Yakalandığı hastalık nedeniyle 2015 yazında
eylemi devreden Emekçi, Nisan 2016’da yaşamını yitirdi.
Rojda Emekçi ise eşinin bıraktığı yerden göreve devam
ediyor. Munzur Emekçi’nin “Ölene kadar bu eylemde olacağım” dediğini ve
sözünü tuttuğunu belirten Rojda Emekçi’yle konuştuk.
Siz, nöbet eylemini başından itibaren izliyorsunuz, birçok kez de katıldınız. İlk günlere ilişkin neler anlatabilirsiniz?
İlk başladığımızda zordu. Çok az kimse Kürtleri ve
Öcalan’ı tanıyordu. Kimi tepkiler oluyordu; özellikle yaşlılar
kızıyordu: “Gidin sorunlarınızı kendi ülkenizde çözün” diyorlardı.
Sabahları alandan geçenler bize ters ters bakıyorlardı. Ancak zamanla bu
değişti. Kış olunca, insanlar bize “Sizi hangi irade bu soğukta
bekletiyor?” diye sormaya başladılar. İnsanlar verdiğimiz bildirileri,
broşürleri okuyunca hem Kürtlere hem de Başkan’a bakış açıları değişti.
Hatta polis bile bize, biz akşamları eylem yerini terk
ettikten sonra gelip kontrol ettiklerini ve nasıl disiplinli ve temiz
bir şekilde eylemi sürdürdüğümüzü gördüklerini söylüyordu. Tabii bu
eylem oldukça anlamlı. Bizler 3 yılı aşkın bir süre devam ettik. Eylemde
ilişki kurma imkanı bulduğumuz belki de yüz binlerce kişi Başkan’ı
tanıma, görüşlerini anlama ve hangi koşullarda esir tutulduğunu görme
fırsatı buldu.
Eylemin başından itibarenki ısrarlı tutumumuz sayesinde
Türkiye’nin eylemi yasaklatma yönündeki çabaları da sonuçsuz kaldı.
‘Şikayetler’ üzerine polis bir soruşturma yapıyor ve çevrede yaşayan
bireylerle görüşüyor. Polisin bize söylediğine göre, çevredeki
Fransızlar “hiçbir şekilde kendilerinin rahatsız olmadığını“ söylüyor ve
nöbeti engelleme çabaları da boşa çıkıyor.
Eylemde eşiniz Munzur Emekçi’nin çok büyük
emeği vardı. Öcalan’a Özgürlük Nöbeti adeta onunla özdeşti ve ailece
olarak bu eylemi sahiplendiniz. Kürt halkının bu eyleme yaklaşımı ve
sahiplenme düzeyini nasıl buluyorsunuz?
Tabii eylemin tertip komitesinde o vardı ve yönetiyordu.
Ancak tek başına değildi; Kürt halkının kadınları, gençleri, yaşlıları,
gazileri ve şehit annelerinin desteği vardı. Özellikle kış soğuğunda,
yağmurlu havalarda veya yazın sıcağında geldiler. Onların fedakarlıkları
olmasa biz de eylemi tek başımıza sürdüremezdik. Bu anlamıyla eyleme
halk sahip çıktı. Eşim Munzur, sürekli olarak, “Ben bu eylemi Başkan
özgürleşene kadar, tek başıma da kalsam sürdüreceğim. Ben ölene kadar da
sürse sürdüreceğim” diyordu. Bir onur meselesiydi. Zaten devrimcilik de
bunu gerektirir.
Neden bu eylem onun için bu kadar önemliydi?
Zaten yıllardır mücadele içerisindeydi. “En azından başka
birşey yapmasam da, burada Önderliğin özgürlüğü için olmalıyım” diyordu.
Sürekli olarak “İradem Başkan’ımdır” diyordu ve ona ölümüne bağlı
olduğunu ifade ediyordu. Bu yüzden de hastalığından dolayı tedaviye
başladığı zamana kadar çok disiplinli ve tertipli bir şekilde sürdürdü
eylemi. Eyleme dair her şeyi günü gününe ve hiçbir detayı aksatmayacak
şekilde not ediyordu. Eylemde ulaşılan kişilerin görüşlerini, kendi
görüş, eleştiri ve özeleştirilerini dahi not ediyordu. Çünkü eylemi çok
önemsiyordu.
Bu nöbet eyleminde unutamadığınız ve bizimle paylaşabileceğiniz anılarınız var mı?
Aslında çok var. Ama iki tanesini asla unutmuyorum. Bir
keresinde Munzur arkadaş bana çok sayıda bildiri vermişti, AK önünde
dağıtacaktım. Hepsini dağıtmayı hedeflemiştik. Hava oldukça soğuktu ve
artık bildirileri tuttuğum kolum uyuşacak kadar olmuştu. En son bir
bildiri kaldı ve bir polis yanıma geldi; bana “Neden artık
gitmiyorsunuz?” diye sordu. Ben de henüz bir tane bildirinin kaldığını
söyledim. Polis o halimi görünce, “O sonuncuyu da bana verin ve artık
gidin, çok soğuk” dedi. Ve ona verdim son bildiriyi. Munzur arkadaş
gelince, kolumun da halini görünce çok üzüldü. “Keşke o kadar çok
bildiri vermeseydim” dedi.
Bir keresinde de oldukça yaşlı bir yurtseverimiz
eylemdeydi. Avrupa Parlamentosu önünde bildiri dağıtıyor. Bir grup AP
çalışanı veya ziyaretçisi geçiyor oradan. Yaşlı eylemci yanlışlıkla
bildirileri düşürüyor ve zorlukla da olsa toplamaya başlıyor. O grupta
yer alanlar hepsi birden seferber oluyorlar, bildirilerini yerden
toparlamak için. Ve bildirileri alıyorlar ondan, diyorlar ki “Tamam,
bunları bize verin. Ama size yazık, artık burada ayakta beklemeyin.”
– Bitti –
Yeni kitap Temmuz’da
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalana ilişkin hazırlanan yeni
bir kitap Temmuz ayında okuyucularla buluşacak. Kitabın editörlüğünü ise
Uluslararası Barış Delegasyonu üyesi Cambridge Üniversitesi Öğretim
Görevlisi Jeffrey Milley yaptı. Freedom And Mine (Sizin ve Benim
Özgürlüğüm) adlı kitabın tanıtımı 11 Temmuz günü Londra’da
gerçekleştirilecek. Öcalan’ın Rojava devrimi için de ilham kaynağı
olduğunu belirten Milley, kadın özgürlüğü etrafında gelişen radikal
demokrasi devriminin çok kültürlülüğün garantisi olduğunu söylüyor.
Milley, Kürt Özgürlük Hareketi’nin anti kapitalist sol örgütler için de
bir model olabileceğini vurgulayarak, Kürt Hareketinin dünya halklarına
çok şey öğretebileceğini vurguluyor.
Güney Afrika eski devlet başkanı Nelson Mandela’nın
avukatı ve Güney Afrika Yüksek Mahkemesi hakimi Essa Moosa ile çeşitli
ülkelerden parlamenter, eski bakan, yazar ve akademisyenlerden oluşan
Uluslararası Barış Delegasyonu, Şubat 2016’da Öcalan ile görüşme
talebinde bulunmuştu. İmralı’ya gitmelerine izin verilmeyen heyet
içerisinde Jeffrey Milley de vardı. Milley, izolasyon altındaki
Öcalan’ın durumunun raporlaştırılması ve belgeleştirilmesi için
çalışmalarının ve yayınlarının süreceğini belirtiyor.
Arnaldo Otegi: Yoldaşım Abdullah ÖCALAN
İmralı Adası’nı Avrupa’nın ortasında “kara delik” olarak
tanımlayan Uluslararası Abdullah Öcalan’a Özgürlük İnisiyatifi
uluslararası çevrelerin ve şahsiyetlerin de desteğiyle geçtiğimiz yıl 9
Ekim komplosunun yıldönümünde Öcalan’a özgürlük talebiyle “Dünya
Kampanyası” başlatmıştı.
“Zamanı Geldi-Öcalan’a Özgürlük” ismiyle başlatılan
kampanya AK’de yapılan basın toplantısıyla duyurulurken, şu açıklama
yapılmıştı: “Sayın Öcalan özgür olmadan sürekli ve kalıcı bir çözüm ve
bir barışın olmayacağını geçmişten ve günümüzden biliyoruz. 99’dan bu
yana çeşitli kampanyalar yürütülerek, hedeflerine ulaştı. Bu temelde
uluslararası komploda boşa çıkarıldı. Şimdi birçok sendika toplum tabanı
olan örgütleri ile birlikte bir imza kampanyasından ziyade birebir,
daha geniş, uluslararası camiaya ulaşabilmek ve siyasi basıncı artırarak
Sayın Öcalan ve tüm siyasi tutsakların özgürlüğünü en geç 2019’a kadar
haykırmak ve zirveye taşırmak istiyoruz. Sayın Öcalan ve Kürtlerin bu
yolculuğu ait olduğu yerde son bulmalı.”
Kürtleri durduramayacaklar
Kampanyaya dünyaca çapında çok sayıda siyasetçi,
akademisyen ve edebiyatçı destek veriyor. Kampanyaya desteğini duyuran
isimlerden birkaçının mesajı şöyle: Bask ülkesi için uzun yıllar
özgürlük mücadelesi içinde yer almış ve bunun bedelini de 14 yıl
İspanyol cezaevlerinde kalarak ödeyen Basklı lider Arnaldo Otegi: Kürt
halkının maruz kaldığı baskıları ve yoldaşımız Abdullah Öcalan’a
uygulanan baskıları kınadığımızı belirtmek isterim. Bu durum benim için
bir noktaya kadar çelişkili bir durum da ortaya çıkarıyor, çünkü ben de
14 yıl boyunca tutsak edildim. İspanya devleti tarafından bağımsızlık
yanlısı sola liderlik etmem sebebiyle baskı altına alındım. İşte bu
yüzden de benim için Yoldaş Öcalan ve halkının içinde bulunduğu durumu
dikkate almak çok olağandır. Ancak onlara söylemek isterim ki; Bask
halkını durdurmayı başaramadılar ve başaramayacaklar. Ne de Kürt
halkının bağımsızlık ve özgürlük mücadelesini durdurmayı
başarabileceklerdir. Yoldaşımız ve dostumuz Abdullah Öcalan kriz
zamanlarında bize ilham kaynağı olmuştur. O, halkı için barışı,
özgürlüğü ve adaleti savunan bir lider, biz de ülkemiz için aynı şeyi
istiyoruz. Uluslararası topluma buradan duyurmak isterim ki, bu
kampanyaya katılıyorum ve Öcalan’ın hemen serbest bırakılmasını talep
ediyorum. Çünkü Kürtler ve Basklar adaletli, demokratik ve özgür
toplumlar olarak yaşama hakkına sahiptirler.”
Gerry Adams: ÖCALAN bir lider
İrlanda Kurtuluş Ordusu’nun (İRA) siyasi kanadı Sinn
Fein’in lideri Gerry Adams: Barış getirmek için sarfedilen çabaları
izledim ve ben Abdullah Öcalan’ın yapmaya çalıştıklarını çok takdir
ettim. O cezaevinde olmamalıdır. Türk hükümeti Kürt halkına yönelik
baskıları durdurmalıdır. Çatışmalı veya sorunlu bölgelerde insanlar
barış, adalet ve diyalogun zorunlu olduğunu benimsemelidirler. Abdullah
Öcalan’ın bunu yaptığına inanıyorum. Ve oynaması gereken bir liderlik
rolü olduğuna inanıyorum. Türk hükümetini kendisini serbest bırakmaya ve
barış yapmanın zorunluluklarını yerine getirmeye çağırıyorum. Time
Dergisi’nin her yıl yayımladığı „Yılın en etkili 100 ismi“ listesinde,
2013 yılında, liderler kategorisinde adı geçen Kürt Halk Önderi
Öcalan’ın profilini Gerry Adams yazmıştı.
Dostlarımız artıyor
Şivan Zerdeşti (Demokratik Uygarlık Manifestosununun
İspanyolca çevirmeni):”Bu eylemi çok önemli buluyorum. Gerek Sayın
Öcalan’ın İspanyolca’ya çevrilen kitapları için ve gerekse Kürt sorunu
için düzenlenen panel ve konferanslarda gördüm; İber Yarımadası’nda,
Amerika ve Güney Amerika kıtalarında Strasbourg’daki Öcalan’a Özgürlük
oturma eylemi biliniyor. Zaten hem Güney Amerika kıtasında ve hem de
İspanya, İtalya’da dostlarımız da bizzat gruplar halinde gelip bu eyleme
katıldılar. Hatta İspanya’dan otobüslerle Strasbourg’a gelip basın
açıklamalarında yer aldılar.” Öcalan’ın 5 kitabını İspanyolca’ya
çeviren, Amerika ve Güney Amerika’da tanıtım toplantılarına katılan
Zerdeşti, 2015 yılında düzenlenen sekiz günlük açlık grevinde de yer
aldı.
Yorumlar
Yorum Gönder