Arzu DEMİR
24 Haziran seçimlerini uzunca bir süre konuşacağız. Sadece seçim sonuçları bakımından değil, 24 Haziran gecesi Ankara’da yaşananlar bakımından da.
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce ile ilgili çeşitli iddiaları kastediyorum. Bu konuda gerçek bilgiye ulaşma imkan ve olanaklarından yoksunuz ancak seçimler öncesinde Abdullah Gül’ü “ikna” için evinin bahçesine helikopter ile asker indiren iktidarın İnce için düşündüğü bir takım planlar olduğunu varsaymak zor olmasa gerek. Ancak spekülasyona açık bu konuyu geçiyorum. Seçimin reel sonuçları üzerinde durmak istiyorum.
Birinci olarak; 24 Haziran bir kez daha gösterdi ki,
diktatör seçimle gitmeyecek. Seçimle geldi ancak geldiği gibi
gitmeyecek. Bu üzerinde tek bir spekülasyon bile yapılamayacak kadar çok
açık ve net bir gerçek. Aslında bu gerçeği 7 Haziran’da sandıkta çıkan
iradeye karşı yapılan Saray darbesi ile gördük. Sonra 16 Nisan
referandumunda da tescillendi. Şimdi de 24 Haziran’da gördük.
Saray sandıkta kaybetmemek için aslında neler
yapabileceğini 7 Haziran ile 1 Kasım arasında seçimleri arasındaki
süreçte gösterdi. Halklara büyük acılar yaşattı. 24 Haziran seçimlerinde
de benzerini yapmaya girişti. Suruç’ta sırf HDP’ye oy verdikleri için 3
insan, DAİŞ vari yöntemlerle katledildi. Başka bir nedenle değil,
HDP’ye oy verdikleri için. Seçim günü de özellikle Kürdistan’da halk,
baskıyla korkutulmak istendi. Zaten öncesinden onlarca sandığın yeri
değiştirilmişti.
Bununla bağlantılı bir başka gerçek ise; Saray’ın
hazırlandığı iç savaş. Bunun bir senaryo değil gerçek olduğununu 24
Haziran gecesi gördük. HDP’nin barajı geçtiğinin kesinleşmesiyle
beraber, HDP binalarına bir anda saldırılar başladı. Kimdi bu
saldıranlar? Bunun yanı sıra, sosyal medyada Ankara Sincan’da “silahlı
gruplar” gördüğünü öne süren insanların mesajları dolaştı durdu.
Çok açık ki, AKP “milis gücü”nü 24 Haziran gecesi için
hazırlamıştı. 24 Haziran gecesinde gelişecek protestolara karşı sadece
resmi polis gücünü değil, gayri resmi kontra güçlerini de devreye
sokacaktı. O güçler, HDP’ye yönelik saldırılarla başını gösterdi.
Gövdenin tamamını görmedik.
Saray tarafından açığa çıkan sonuçlar böyle.
Ezilenler bakımından ise HDP’nin barajı geçmesi çok önemli
bir kazanımdır. Diktatörün ilk turda seçimi kazanmasının yarattığı
moral bozukluğunun altında kalmamalı bu gerçek. HDP’nin baraj altında
kalması, iktidarın seçim stratejisinin temel hedefiydi. Ama olmadı, HDP,
öyle ya da böyle barajı aştı. AKP, 1 Kasım seçimlerine göre 7.1 puan
kaybederek yüzde 42’ye geriledi. HDP, 1 Kasım seçimlerine göre oylarını 1
puan arttırarak 11.7’ya ulaştı. Asla üzerinden atlanmaması gereken
gerçek bu. HDP, iktidarın gözaltı, tutuklama, seçim çalışmalarına fiili
saldırı, manipülasyon, kara propaganda gibi tüm saldırı politikalarına
karşı mücadele ederek kazandı.
Adeta her bir HDP adayı, yöneticisi,
üyesi, gönüllüsü, akıntıya karşı kürek çekti. Haliyle de 24 Haziran
gecesi, özellikle Kürdistan kentlerinde halaylar kuruldu. Barajı aşmanın
sevinci halayla kutlandı. Diktatörün ilk turda hile ve baskı ile -belki
de şantaj ile- kazanmasının, bu halayların üzerine kara bulutlar
düşürmesine izin vermeyelim. Sevinmek ezilenlerin hakkıydı, sevindiler.
HDP’nin halkların ve kadınların partisi olarak diğer örgüt
ve partiler ile kurduğu seçim ittifakının da HDP’nin barajı geçmesinde
payı olduğunu gördük. Yine de diğer seçimlerden önemli bir farkı,
HDP’nin bu kez daha geniş bir cepheyi kucaklayarak meclise girmesi oldu.
Gelecek bakımından önemli olan bu seçim ittifakının, kalıcılaşmasını
sağlayacak biçimler bulmak.
Madem, ittifakta yer alan tüm siyasi parti temsilcilerinin
söylediği gibi mücadele bundan sonra da sürecek, o zaman bu mücadeleyi
birleşik sürdürmek önemli. Çünkü bu birleşik mücadelenin, tabanda
yarattığı coşku ve enerjiyi hep beraber gördük.
Kazanımların yanı sıra HDP bakımından eksik olan neydi?
Diktatörün seçimle gitmeyeceğini bile bile tüm seçim stratejinin sadece barajı geçme üzerine kurulmasıydı.
Diktatörün halkın emeğini ve oylarını çalacağı kesinken,
oyları korumak için seçmenlere sadece, sayım yapılırken ilçe seçim
kurulları gibi mekanların önünde beklenmesi çağrısının yapılmasıydı.
Eksik bir çağrıydı.
Peki ya sonra?
25 Haziran günü!
Oyların sayımı sırasında beklemenin sandıkların güvencesi için yetmediği 16 Nisan referandumunda deneyimlenmişti.
Çok açık ki sandıkların güvencesi, “Tamam gitme vakti” diyen bir kitle hareketiydi.
İnce, “Seçim sonuçlarını kabul ediyorum” diyerek, seçmenlere “eve dön” dedi.
HDP ise İnce’nin açıklama yapmasını bir süre bekledi.
Muhtemelen ona göre tutumunu belirleyecekti. Gece yarısı HDP
eşbaşkanları açıklama yaptılar, fakat cumhurbaşkanlığı seçiminde
Erdoğan’ın aldığı oy oranına dair tek bir söz etmediler.
Çok enteresan bir geceydi.
Elbette üzerine çokça konuşulacak.
Ancak somut olarak halkların mücadele haznesine yazılan;
HDP’nin barajı paramparça etmesi ve kurduğu ittifakın toplumda yarattığı
coşku ve güvendir.
Sıfırdan başlamıyoruz. Elimizde çok şey var, artık ne koyacaksak bunun üzerine koyacağız.
Yorumlar
Yorum Gönder