Halil SAVDA
24 Haziran seçimleri bitti ve Erdoğan bir seçimi daha kazandı!
Diktatörü ilk defa sandıkta yenme imkanı vardı, olmadı!
Mesela Saddam Hüseyin sandıkta hiç yenilmedi ve sandık ile
gitmedi, mesela Esad ailesinin başındaki Esad’larda sandık ile
gitmediler, mesela Mussolini ve Hitler de sandıkta yenilmediler.
Türkiye toplumu bir ilki yaşama şansını kaçırdı.
Neden?
Muhalefet partilerinin başındaki zatlar ihtiraslı ve tembeller de ondan.
Her ağzını açan ‘biz başarılıyız’ diyor.
Herhalde kaybedenin başarılı olduğu tek muhalefet
Türkiye’de bulunuyor. İhtiras ve tembellik aslında kazanma şansı olan
muhalefeti kendi ayağından çekiyor.
Türkiye’de ekonomik ve siyasi kriz büyük.
Erdoğan ve partisinde metal yorgunluk vardı. Toplum
yorulmuş ve ciddi bir gelecek kaygısı yaşıyordu. Bundan çıkışın arayışı
vardı. Bu nedenle İzmir, Diyarbakır ve İstanbul’da muhalefetin
mitingleri epey kalabalık ve coşkulu geçti.
Erdoğan prestij olarak epey yıpranmıştı. Bu nedenle Tv ve meydanlardaki performansı kötüydü. Erdoğan buna rağmen kazandı.
Erdoğan, krize ve metal yorgunluğuna rağmen seçmenleri ile
kurduğu güçlü bağı halen koruyor. Erdoğan’ın metal yorgunluğuna ve
ekonomik, siyasi krize rağmen muhalefet seçmen ile güçlü bir bağ
kuramadı. Deyim yerinde ise teğet geçti!
Seçimlerin en dikkat çeken yani ise MHP’nin başarısı…
Bahçeli ve MHP Saadet Partisi kadar bile miting yapmadı! Tv’lerde çok az
çıktılar ve buna rağmen yüzde 11,1 oy aldı.
Dolayısı ile muhalefetin ‘medya bize ambargo uyguladı bu
nedenle kazanamadık’ bahanesinin arkasına saklanamaz. Seçim sürecinde
bir dizi eşitsizlik ve antidemokratik uygulama vardı. Buna rağmen seçmen
tercihini yaptı, yapabildi.
İktidar partisinin seçim sürecindeki antidemokratik
uygulamalarına dikkat çekip ‘bu seçimlerin bir meşruiyeti yoktur’ demek
yanlış bir yaklaşım. Seçimin kurallarını biliyorsun, yarıştığın rakibi
tanıyorsun ve yarış şartlarından haberdarsın. Bunu bilerek seçimlere
katılıyorsun!
Seçimlere katılıp başarısız olunca ‘seçimler meşru
değildir’ demek doğru bir politika değildir. Seçim kurallarını
biliyorsun, zorluklarını bilerek katılıyorsun ve kaybediyorsun… Ya ‘OHAL
var ve bu şartlarda yapılacak bir seçim meşru değildir’ deyip
katılmayacaksın ya da katılınca sonuçlarını katlanacaksın. Aksi durumda
sözünün seçmen nezdinde bir ağırlığı olmaz.
Seçim şartları iddia edilenin aksine ilk defa muhalefetin lehineydi!
Erdoğan ve başındaki hükümet ilk defa bu kadar yıpranmış
durumdaydı. Demek ki muhalefet seçimlere iyi hazırlanması ve iyi bir
seçim kampanyası yürütemedi. Muhalefetin ciddi bir özeleştiri yapması
gerekiyor.
Erdoğan ve „Cumhur İttifakı“ seçimleri öyle veya böyle kazandı lakin işleri hiç kolay değil.
Türkiye’yi idare etmek dünden çok daha zor. Ekonomi iflas ediyor, siyaset otoriter, dış politika kötü ve bölge kaynıyor.
Türkiye’nin problemleri köklü ve bu ağır tablonun
sorumlusu Erdoğan idaresi. Erdoğan’da değişim emaresi yok ve bu köklü
problemleri çözecek akıldan yoksun.
Mevcut politikalar ile Türkiye’yi yönetemez. Yönetir ise ne olur?
Başarısız olur ve kriz büyür.
En geç 2020’de Milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı seçimini yenilemek zorunda olacak!
Türkiye’nin demokratikleşme ve normalleşme dışında bir şansı yok.
Yapar mı?
Zor, lakin zorunda…
Yapmazsa hem kendisini hem de Türkiye’yi çok daha zorlu günler bekliyor olacak.
Yorumlar
Yorum Gönder