Hicri İZGÖREN
Amed-Sur’daki tüm mağdurlar Onu tanır. Onunla Sur’u
gezdiğinizde beş dakikada varabileceğiniz bir yere bir saatte
varamazsınız. Çünkü bakkalından manavına, gencinden yaşlısına herkes
bilir Onu. Herkesin ona anlatacağı bir hikayesi, bir derdi–kerbi vardır.
Çocuklar üşüşürler ablalarının başına. Herkese ismiyle hitap edecek
kadar aileden biridir. Zaten de bu kentte doğmuş büyümüş, eğitiminden
sonra da kentine, kentinin sorunlarına kesin dönüş yapmıştır.
İngilizceye olduğu kadar Amed ‘Qırıx’ jargonuna da hakimdir. Yüzünde
gülümseme hiç eksik olmaz. İçtendir, dobra dobradır…
Yaptığı çalışmalardan ve gözü karalığından dolayı her yıl
verilen Front Line Defenders- Risk Altındaki İnsan Hakları Savunucuları
Ödülü bu yıl Ona verildi. Ödülü alırken yaptığı konuşmada: “Bu ödülü,
Türkiye’deki karanlığı aydınlatmak için mücadeleye devam eden insanlar
adına aldığını belirterek ‘Bir daha asla’yı gerçekten bir daha asla
yapalım” diyerek hepimize dair bir özlemi dile getirmişti.
Tanıyanlar anlamıştır. Yazar, gazeteci ve aktivist Nurcan
Baysal’dan söz ediyorum. Yakın zamanda “O Sesler” adlı yeni kitabı
çıktı.(Mayıs 2018-DipNot Yayınları)
***
Bu kitap tanıtımında da belirtildiği gibi; bombardıman
altındaki bir şehri, Diyarbakır’ı anlatıyor. Hikâye, yüz gün boyunca
Sur’un bombalanmasının ve Sur’da yaşanan çatışmaların şehri nasıl
etkilediğine, bombardıman altındaki şehirde gündelik yaşamın nasıl
aktığına, farklı kesimlerin bu dehşeti nasıl deneyimlediğine
odaklanıyor. Yoksul mahallelerde, okullarda, hastanelerde, pazarda,
sokak aralarında, korunaklı sitelerde, camilerin içinde…
Yazar, bomba seslerinin altında şehri dolaşırken hem
ülkenin batısında hem de bölgede ön plana çıkan değerlendirmelerle de
bir hesaplaşma içine giriyor. Şehrin farklı kesimlerinden gelen
insanların çatışmalar sırasındaki yaşam pratiklerine yönelerek
şablonları, klişeleri, yargıları, aşağılamaları ve yüceltmeleri aşmaya
girişiyor.
Yazarın bir tür günlük formatındaki anlatımı, sonrasında
görüştüğü kişilerin anlatımlarıyla birleştirilerek verilmiş. O dönem
Sur’da yaşayanların dışında kişilerle de görüşülmüş. İşçi Mehmet’ten,
işadamı Fırat’a, Öğretmen Nevin’den din görevlisi Ramazan’a… Avukattan
kuyumcuya, ev kadınından hemşireye ve daha birçok meslek gruplarından
kişilerin olayı algılayış biçimleri ve yorumları de kitapta yansıtılmış.
***
Mahabadlı sanatçı Seywan Saeedian’a ait kitaptaki çizimler de anlatılanlarla bütünleşmiş.
Nurcan Baysal, fazlaca bir edebi kaygı taşımadığından
olacak yer yer didaktizme kaymaktan çekinmiyor. Kimi bölüm geçişlerinde
anlatım sıkıntısı yaşasa da olayın çarpıcılığı ve anlatılanlar ‘O
Sesler’ kitabını bir çırpıda okutuyor. Baysal kitabın sonuna Sur’la
ilgili bir kronoloji eklemeyi de ihmal etmemiş.
Nurcan Baysal bir söyleşide kitabına neden ‘O Sesler’
adını verdiği sorusunu: “Çünkü ‘O Sesler’ hem bombardımanın sesini
anlatıyor (bom bom bom), hem de bombardıman altındaki bir şehirde farklı
sosyo-ekonomik gruplardan, kimliklerden… İnsanların seslerini ifade
ediyor. Bu sesler, ne genel anlamda Batıda ne de Türkiye’nin batısında
maalesef duyulmadı. Bazen Bölgenin kendi içinde bile birbirimizi
duyamadık. Belki de duyduk ama seslerimizi ulaştıramadık birbirimize”
diyerek yanıtlıyor.
Evet ‘O Sesler’ tarihe düşürülmüş bir dipnot gibi…O sesler unutulmamalı:
“Su heval su”
Yorumlar
Yorum Gönder