Füsun ERDOĞAN
24 Haziran seçimlerine sayılı günler kaldı. Saray-AKP
diktatörlüğünün dizginsiz saldırılarına rağmen, HDP mitingleri oldukça
kitlesel ve coşku içinde geçiyor. HDP’liler büyük bir moral ve kendine
güven içinde kızıl karıncalar gibi çalışıyorlar.
Edirne F Tipi Hapishane’den seçim çalışmalarını yürüten
HDP Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın hapishaneden seslenişi
faşist diktatörlüğün sansür duvarını aşarak bir kar topu misali sosyal
medyada izlenme rekorları kırıyor.
Her bakımdan köşeye sıkışmışlığın aczini yaşayan diktatör
Erdoğan’a yolun sonu görünmüş olmalı ki, ağzından salyalar akıtarak
çetelerine talimatlar veriyor. HDP’nin markaja alınmasını emrediyor.
Bu sıkışıp kalmışlık ruh hali içerisinde, gözünü kan
bürümüş faşist diktatör Erdoğan, devletin bütün olanaklarını kullanarak
çıktığı kürsülerden HDP’ye, Cumhurbaşkanı adayımız Selahattin Demirtaş’a
saldırıyor. Demirtaş’ı 6-7 Eylül olaylarının sorumlusu ilan ediyor ve o
kürsülerden, ekranlardan Demirtaş’ı „katil” ilan ediyor. İdam cezasını
geri getireceklerini söylüyor!..
Öncelikle vurgulamalıyız ki; baskı ve zulmün olduğu her
yerde baş kaldırmak, isyan etmek bir haktır. Ezilenler bu meşru
haklarını kullanmak için egemenlerden izin almazlar!.. Dolayısıyla
Erdoğan ve çömezlerinin seçim kürsülerinden meşru haklarımızı
kullanmamıza yönelik kurdukları cümlelerin, tehditlerin, attıkları nutukların hiç bir değeri hükmü yoktur.
Gelelim kimin katil olduğuna?!..
Kimin katil olduğu, hiç bir tereddüte yol açmayacak
şekilde ortada!.. Ve o katil Kürt halkı başta gelmek üzere halklarımıza
er ya da geç hesap verecek!
DAİŞ çetelerine kucak açmasının, DAİŞ’in Türkiye ve
Kürdistan’da gerçekleştirdiği katliamlara ortak olmasının hesabını
bizler katil Erdoğan’dan soracağız!..
Bir yandan „Kobani düştü düşecek” diyip, diğer yandan
DAİŞ’e silah göndermesinin, lojistik destek sağlamasının, Kobanê ile
dayanışmak için sokağa çıkan kitleye katil polisini, JÖH’ünü, PÖH’ünü
saldırtmasının hesabını soracağız!..
Cizre bodrumlarında diri diri yaktığı Asiyelerin,
Mehmetlerin, Gülistanların, Cemilelerin, Tayebet anaların yitirdiğimiz
her bir canının hesabını soracağız!..
Roboskî’de, Suruç’ta, Gezi’de aldığı canlarımızın hesabını soracağız!..
Erdoğan’ın vereceği hesap listesi oldukça kabarık… Bunu o
da çok iyi biliyor ve bu nedenle iktidarda kalmak için yeni katliam
talimatları veriyor, her türlü baskı ve zulmü uygulamaktan geri
kalmıyor…
Geçtiğimiz hafta Suruç’ta yaptıkları katliam sonrasında
Erdoğan ve soysuz İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun HDP’yi ve saldırıda
yaşamını yitiren Esvet Şenyaşar ile oğulları Celal ve Adil Şenyaşar
kardeşleri suçladı. Soylu’nun, „Onlar PKK”li demesi karşısında, bizim
„hayır onlar PKK’li değil 20 küsur yıllık esnaf” diyerek savunmaya
geçmemizin hiç bir anlamı yok. Bizler tescilli bir katilin önünde
insanlarımızın masumiyetini savunma yanlışına düşmemeliyiz. Biz savunan
değil, hesap soran olmalıyız. Erdoğan ve soysuz bakanının verdiği
katliam emrinin hesabını sormalıyız, soracağız!..
Bu katil sürüleri her ağızlarını açtıklarında
katlettikleri kişilerin „PKK’li olduğu”nu, „terörist” olduğunu
söyleyerek katliamlarını meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Birinin PKK’li ya
da başka bir illegal örgütün taraftarı ya da militanı olması; polisin,
askerin, Erdoğan’ın çeteleri tarafından katledilmesini, linç edilmesini,
işkence edilmesini haklı ve meşru kılmaz!.. Bu nedenle Erdoğangillerin
mesnetsiz suçlamaları karşısında kendi meşruiyetimizi savunmak yerine,
savunmaya geçerek onların işini biraz daha kolaylaştırmamalıyız. Hesap
sorulması gereken yerde hesap sormalıyız!
Sandıkta hesap sorma gününe az kaldı!..
24 Haziran’da başta Kürt halkı gelmek üzere, ezilenler
olarak Erdoğan’ı sadece layık olduğu yere göndermeyeceğiz! Erdoğan’dan
16 yıl boyunca verdiği katliam talimatlarının hesabını tek tek
soracağız!..
Ne demişti Roboskîli aileler?!
„Unutursak Kalbimiz Kurusun!”
Unutmayacağız da affetmeyeceğiz de!..
Yorumlar
Yorum Gönder