Cafer TAR
Geçmişte yaşadığımız seçimler de önemliydi; özellikle adı
Cumhurbaşkanlığı Sistemi olarak anılan referandum Türkiye’nin geleceği
açısından çok önemli kritik bir eşikti; maalesef demokrasi güçleri
sürecin bu aşamasında sonuç alamadılar.
Mazeretler üzerinden konuşmanın bir anlamı yok; Erdoğan ve
ekibinin hile yaptığı, referandum sonuçlarını hiç bir yasallığı olmayan
mühürsüz oyların belirlediği bir gerçek; ama bu durum bizi teseli bile
etmiyor.
Sonuç odaklı olmazsak aynı şeyleri yaşarız; aslında diye
başlayan konuşmalarla yetinmek zorunda kalırız, bununda kimseye bir
faydası olmaz. Erdoğan ve ekibi seçim kazanmak için her yolu mübah
gördüklerini hiç gizlemediler.
Önceleri alay konusu edilen Kömür dağıtan arabalar daha
sonra; çamaşır makinesi, buzdolabı olarak devam etti. İnsanlara gidip
para verip Kuran’a el bastırıp oy istemeler ve daha nice düşkün
metodlar.
Türkiye’de oy hırsızlığı yeni olmuyor; eskiden Kürtlerin
oylarını el birliği yaparak, ortak bir konsensüsle devlet kararı olarak
çalarlardı. Hangi sandıkta insanların kime oy verdiğinin önemli olmadığı
dönemler yaşadı bu halk…
Ya Kürtlerin oy kullanması önlenir ya da sandıklara el
konularak kimin ne kadar ve kime oy verdiğine bakılmaksızın, keyfi
sonuçlar açıklanırdı. Hepimiz bu yöntemlerle kaybedilmiş birçok seçim
biliyoruz.
Aynı şeyler muhtemelen yine olacak, ama şimdi işler
geçmişte yaşananlardan biraz farklı; eskiden Türkiye’deki egemenlik
ilişkisinin bütün bileşenleri Kürtleri ve diğer muhalifleri yer altına
itmeye, görünmez kılmaya çalışırlardı, şimdi ise işler değişti.
Birçok gereksiz, aslında karşılığı olmayan sebeplerden;
Millet İttifakı’nın dışına itilen HDP (siz bunu Kürtler olarak okuyun)
24 Haziran Başkanlık ve Milletvekili seçiminin bütün süreç boyunca
içeriğini belirledi; alacağı oylarla da sonucunu belirleyecek.
Bunu herkes biliyordu ama; Erdoğan İstanbul’da basına
kapalı bir AKP toplantısınıda çok açık ilan etti. Erdoğan orada sadece
HDP’nin alacağı oylarla kendisine engel olacağından söz etmiyordu. Aynı
zamanda HDP’nin hem programı hem de herşeye rağmen kitleler üzerinde
yarattığı etkiden rahatsızlığını dile getiriyordu.
Adam adama markaj öneriyor; gidin tehdit edin, sandık
başında terör yaratın, sonuçları manipüle edin diyor. Başka partilerden
bahsetmiyor, CHP’ye gidin şöyle yapın, İYİ Parti’ye böyle yapın demiyor.
Erdoğan; CHP ve İYİ Parti ile nasıl başa çıkacağını
biliyor; ama HDP ve onun inançlı kadroları ve en az kadroları kadar
inançlı olan seçmeni ile nasıl başa çıkacağını bilmiyor. Alsında bu
konuşma Erdoğan’ın HDP ve onun tutuklu onursal Eşbaşkanı Selahattin
Demirtaş karşısında düştüğü çaresizliği ortaya koyuyor.
Evet sorunlarımız var!
Belki herşeyi çok iyi yapmıyoruz; bazen eksiklik, bazen
yetersiz kalıyoruz; ama sadece Türkiye’nin de değil bütün bölgenin en
istikrarlı sürekli büyüyen halkı ve partisi biziz.
HDP’li olmak kimseye makam mevki vaat etmez, kimse HDP
üzerinden rant elede edemez, bu parti ve onun mücadelesi bir erdemliler
hareketidir. Elbette kendi için politika yapan, yapmak isteyen insanlar
HDP’de var; ama bu sonucu değiştirmez. Çünkü HDP cezaevlerinde yatan,
işinden gücünden edilmiş binlerce kadrosuyla güçlü bir mücadele geleneği
yarattı. İnançsızlık ve kendini merkeze koyan yaklaşımlar bu atmosferde
yaşayamaz…
HDP artık sadece sıradan bir parti değildir; HDP kendi
mücadele geleneğini hem kadroları hem de seçmenlerinin muazzam emeği ve
ödedikleri bedellerle ortaya çıkarmış bir partidir. 24 Haziran’da sadece
HDP değil; özgürlük, barış ve demokrasi kazanacak!
Çok değil, iki gün sonra seçim olacak; bütün yakınlarımızı
tek tek aramalı HDP’ye oy vermeye davet etmeliyiz. Sayın Demirtaş’ın
dediği gibi “Bir Oyluk Canları Var!”……
Yorumlar
Yorum Gönder