Ahmet Müslüm SADIOĞLU*
Aşağıda sıralanacak olanlar insan yaratılırken verilen ve
peygamberler vasıtası ile tebliğ edilen ve pekiştirilen temel hak ve
özgürlüklerdir.
Hayat hakkı, vicdan hakı, mülkiyet hakkı, kanun karşısında
eşitlik hakkı, seçme ve seçebilme hakkı, öğrenim ve öğretim hakkı,
seyahat edebilme hakkı, dil hakı, adil yargılanma hakkı, inanç özgürlüğü
hakkı, inancını tebliğ edebilme hakkı, düşüncesini özgürce ifade
edebilme hakkı, evlenme ve boşanma hakkı, ticaret yapabilme hakkı,
herkesin birbirlerini tanıma hakı.
Ama bugün AK$ Hükümeti Allah’tan olan tüm hakları inkar
ediyor, mazlum Kürt halkının evlerini başlarına yıkıyor. Bin dört yüz
yıldır Emevi zihniyeti Kürtlere ve insanlara soykırım yapıyorlar. Bu
vahşete son vermek için birlik olmak farzdır. Bu Emevi zihniyetinde olan
AKP ve benzeri yobazlar bütün dünyaya terör estiriyorlar. Sandığa giden
her vicdan sahibi insana saldırıyorlar. Bu ceberut düzene dur demezsek
daha bin yıl bu zulümleri yaşamak zorunda kalırız.
Yukarıda saydığım bu ve bunun gibi haklar insanlara Kur’an
vasıtası ile verilmiş ve peygamberler tarafından tüm insanlara
duyurulmuştur. Bu haklar konusunda herhangi bir tartışma söz konusu
olamaz ve asla kısıtlanamaz. Kısıtlanması demek Allah’ın buyruklarına
açık olarak muhalefet etmek demektir. Bu hakların tamamı kadın ve erkeğe
eşit olarak verilmiştir.
Bu hakların kullanılması ve hatta eşit olarak kullanılması
yolu ile insan ancak denemeye tutulabilir ve amellerinden sorumlu
olabilir.
Sosyal yaşantının gelişip tekâmül etmesi ile birlikte bazı
haklar ve özgürlükler de devreye girmiş ve bunlar efendimizin tebliğ
ettiği Kur’an’la birlikte zirveye çıkmıştır. Kur’an’da anlatılan birçok
kıssa sayesinde biz birçok hak ve hürriyetin ilk insan Âdem’den buyana
var olduğunu ve Allah tarafından insanlardan uygulanması istendiğini
görmekteyiz.
Yukarıda açıklanan ve insanlara sunulan haklar birtakım
filozofların ya da yöneticilerin keşfettiği ve insanlara bahşettiği
haklar değildir. Tamamı yüce yaratıcının insanlara bir lütfudur ve
bunları peygamberleri vasıtası ile insanlara öğretmiş ve kök
saldırmıştır.
Hepsi görev niteliğindedir
Bu hak ve özgürlükler aslında birer görev manzumesi
niteliğindedir. Dinimiz tüm bu değerleri birer hak olarak belirlerken
aynı zamanda onları birer görev olarak insanlara yükler. Bir örnek
vererek açıklamak gerekirse; canın dokunulmazlığı bir hak iken, cana
kıymamak bir görev olarak belirlenmiştir. Konut dokunulmazlığı bir hak
iken, izin almadan haneye girmemek bir görevdir. Dolayısı ile haklar
görevleri belirlediği gibi, görevler de hakları belirler.
Hak ve özgürlük yaratılıştan ötürü verildiğinden doğal bir
olgudur. Bu sebeple Kur’an’da ve sünnette haklardan çok görevlere atıf
ve vurgu vardır ve görevler çok daha fazla öne çıkarılmıştır.
Kur’an yolu ile koyulan ve efendimizin sünneti ile
pekiştirilen bu ilahi yasalar sayesinde hak ve özgürlüklere canlılık
getirilmiş ve süreklilik kazandırılarak güçlendirilmiştir. Koruyucu
ilahi yasalar sayesinde değiştirilemezlik vasfı kazanan hak ve
özgürlüklerin insanlar tarafından ahirete kadar uygulanmak mecburiyeti
vardır.
Hak ve özgürlüklerden dolayı sorgu kaçınılmazdır
Hak ve hürriyetler yüce Allah’ın insanlığa verdiği
nimettir ve aynı zamanda yüklediği görevlerdir. Görev söz konusu
olduğuna göre bu görevlerin ne oranda yerine getirilip getirilmediği
konusunda sorguya çekilmek kaçınılmaz bir gerçektir. Yapılacak bu ilahi
sorgulamanın sonucunda kişi ya mükâfatını alacak ya da cezasını
alacaktır. İşte, bu bilince sahip bir insan, yani Allah’ın sorgulamaya
ve yargılayacağı bilincine sahip bir mümin bu hak ve özgürlükler
konusuna gereken önemi verecek ve bu değerlere işlerlik kazandıracaktır.
Her birey kendi gücü oranında bu değerleri işlettiğinde bu doğal olarak
tüm topluma ve insanlığa yayılacak ve Allah’ın rızası bu sayede
kazanılmış olacaktır. Dolayısı ile bu değerlerin işlerlik kazanması önce
bireyden başlar. Birey bu ilahi nimetleri ailesine, eşine dostuna ve
yanında çalışana uygulayarak bu değerlere işlerlik ve canlılık getirir.
Ancak tarih boyunca ilahi bu değerler hep göz ardı
edilmiş, önem verilmemiş ve hep ayaklar altına alınmıştır. Bunun sebebi
de ilahi adaletin tecelli edeceğinin hep kulak arkası edilmesidir ve
cehennem azabının var olduğu gerçeğine olan iman zafiyetidir.
Şu gerçek asla unutulmamalıdır; İnsan hak ve
hürriyetlerinin gerekliliğini kavrama noktasında insan aklı yeterli
kapasiteye sahiptir. Aksi zaten düşünülemez. Ancak bunları uygulama
noktasında akıl tek başına yeterli olamamaktadır ve olamamıştır. Burada
devreye vicdan olgusu girmektedir. Uygulama eksikliğinin tek sebebi iman
ve vicdan açısından yetersizliktir. Gerçek manada iman etmek bu ilahi
yasaları hayata geçirmeyi beraberinde getirecektir. Yüzyıllardır
insanlığın içine düştüğü hata bu ahlâk ve vicdan zafiyetidir.
İslam dininde İnsan Hakları için bu makaleyi okuyanların
Kur’an’ı Kerim’den aşağıda belirttiğimiz ayetleri okumalarını tavsiye
ederiz.
Maide Suresi 28. Ayet İsra suresi,33. Ayet Nisa suresi,
29. Ayet Nur suresi, 27. Ayet Bakara suresi, 256. Ayet Al-i İmran, 104.
Ayet Hucurat suresi, 12. Ayet Beyyine suresi, 7 ve 8. Ayet
Yukarıdaki ayetler okunduğunda Kur’an’ın meseleye nasıl
baktığı ve işlenen amellerin neticesinde insanları nelerin beklediği
açık olarak anlaşılacaktır.
* Demokratik İslam Kongresi (DİK) Şura Üyesi, Muş Din Adamları Derneği Başkanı
Yorumlar
Yorum Gönder