Dünyanın en güzel pazartesisine uyanmak mümkün



Eylem KAHRAMAN

Türkiye tarihinde hiçbir zaman demokratik, adil ve eşit koşullarda bir seçim yapılmadı.
Dolayısıyla 24 Haziran günü yapılacak seçimlerin de demokrasi kuralları çerçevesinde yapılacağı söylenemez.
Türkiye’de ilk defa asla yan yana gelemez, uzlaşamaz denilen siyasetçiler ve siyasi partiler birlikte hareket etmenin ve birlikte bir çözüm üretmenin ne denli önemli ve gerekli olduğunun farkına vardı. Bu siyasi birlikteliğin seçim sonrasında nereye varacağı henüz çok net değilse de, sürekli ötekileştirilen, baskı altında tutulan, susturulan halkta büyük bir umut ve heyecan yaratmış durumda.
Cezaevinde olsa da, yandaş medya tarafından görünmez kılınmaya çalışılsa da, sürece damgasını vuran tek aday kuşkusuz ki HDP’nin cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’tı. Demirtaş, gerek “ketıl”dan attığı twittler, gerek ailesiyle olan on dakikalık telefonla görüşme hakkını bir mitinge çevirmesi, cezaevi doktorunun stüdyoya çevrilen odasında yaptığı TRT konuşması, verdiği mesajlar ve sözlerini yazdığı “Korkma! Bağır! Olmadı Hızır’ı çağır” stranıyla büyük bir heyecan ve umut dalgası yarattı. Diğer partilerin mitinglerinde daha çok orta yaş üstü insanlar göze batarken HDP’nin  Kürt illerinde ve Türkiye’nin batısında gerçekleştirdiği olağanüstü mitinglerde en çok kadınlar ve gençler göze çarptı. Zaten HDP adayı Demirtaş da kadınlara ve gençlere güvenerek aday olduğunu açıklamıştı.
Eski seçimlere göre her ne kadar pusula ilk kez muhalefet partilerinden yana dönmüş olsa da iktidar güçlerinin tek hedefi yine HDP. HDP’yi yüzde onluk baraj engelinin altında bırakmak için ellerinden geleni yapacakları ise su götürmez bir gerçek.
Sandıkta yapılacak hilelere karşı en büyük görev başta kadınlar ve gençler olmak üzere seçmenlere düşüyor. Herkes kullandığı oya, sandığa yansıttığı iradesine sahip çıkmalı, tek bir oyun çalınmasına bile müsaade etmemelidir.
Öte yandan Kürt illerinde “güvenlik” gerekçesi bahane edilerek sandıkların taşınması Kürt halkının iradesinin gasp edilmesidir. Bu büyük bir haksızlık ve büyük bir zulümdür. Yıllardır devletin zulmüne uğrayan, katledilen, kırılan Kürt halkı bu kirli oyunları boşa çıkarmalı, din sömürüsü yaparak onları aldatanlara tek bir oy bile vermemelidir. Seçim sandıkları nereye taşınırsa taşınsın kadınlar, gençler, öğrenciler, işçiler, çiftçiler, egemen güçlerin ötekileştirdiği kesimler kendi iradesine sahip çıkmalı, son sözünü sandık başında korkmadan söylemelidir.
Tıpkı Demirtaş’ın dediği gibi: “Korkma! Bağır! Olmadı Hızır’ı çağır. Hızır senin kalbindedir.”
Unutmayalım ki,  Hızır barıştan, kardeşlikten, yaşanılır bir dünyadan yana olanların yanındadır. Bu seçimlerde Kürtler, Türkler, Ermeniler, Süryaniler, Aleviler, Sünniler, kadınlar, erkekler, gençler, çocuklar, ötekileştirilen diğer bütün kesimlerle birlikte kazanabilir.
25 Haziran günü dünyanın en güzel pazartesine uyanmak mümkündür. Yeter ki 24 Haziran günü önce sandık başında, sonra sandık peşinde olunsun.

Yorumlar