Amed umudun fişeğini çaktı




“Ben 5 Haziran’da tam şuradaydım. O anları, o duyguları unutmuyorsun. Hep insanın aklındadır, yüreğindedir. İnsan hiç unutur mu? Hiçbir zaman kendimizi sahipsiz bırakmadık, bırakmayacağız. Biri gider on gelir. Kürt halkı bombayla, korkuyla yok olmaz.”

BİRCANDEĞİRMENCİ
‘Li wargehên evînê
Rêwî me îro heval
Diçim naçim dawî nayê
Li wan rêçên dûr
Her kû diçê bilind dibe
Bêtir dibe kûr.
Dil disoje
Dil disoje, digîrê heval…’

Fonda Mem Ararat’ın sesi yükseliyor “dil dısoje”. Üç yıl önceki bombanın konulduğu trafonun duvarına asılan Demirtaş’ın fotoğrafına sırtını yaslamış, kapattığı gözlerinden süzülen yaşlarla öylece dinliyor. Önüne doğru gidiyorum. Açıyor gözlerini. Gözlerimiz buluşuyor önce, sonra ellerimiz. Birbirimizi tanımıyoruz.. Birbirimizi çok iyi tanıyoruz oysa. Daha önce hiç karşılaşmamışız. Daha önce defalarca karşılaşmışız… Kimi, neyi kaybettiğini bilmiyorum… Kimi, neyi kaybettiğini çok iyi biliyorum. Neye, kime ağladığını bilmiyorum… Kime ve neye ağladığını o kadar iyi biliyorum ki! Sarılıyoruz. Gözyaşlarımız birbirine karışıyor. Hiç konuşmuyoruz… O kadar çok susarak konuşuyoruz ki.

Tam 3 yıl, 15 gün ve birkaç saat önceydi. Türkiye 7 Haziran seçimlerine hazırlanırken final mitingi Amed’de yapılıyordu. Rengarenk kıyafetleri, ellerinde bayraklar, gözlerinde umut ışığı ve yüzlerindeki gülümsemeyle iradelerini belirtmek için yekvücut olmuşlardı. Coşkunun dorukta olduğu sırada gelen patlama sesi o gün sadece bütünleşen vücudu değil, bir bütün olarak umutları hedeflemişti. Sonrası hepimizin malumu.

“Tarih tekerrürden ibarettir” deyiminin hükmünün bugün için geçerli olmamasını dileyerek, zihnimden geçen kötücül kelimeleri dağıtmaya çalışıyorum. Ama o kadar benzerdi ki.
Tek fark kalabalığın ve kararlılığın biraz daha fazla oluşuydu. Bayram yeri gibiydi İstasyon Meydanı. Amed’de uzun bir süredir kimseden görüş alamıyorsunuz. Gazeteci arkadaşlarımın yaşadığı ortak sıkıntı da buydu. Herkes fikrini ya dolaylı cümlelerle söylemeye çalışıyor ya da kendine saklıyor. Fikir beyan edenler ise ısrarla ismini vermek istemiyor. Lakin Amed bugün, bu suskunluğunu bozarak, hem korkunun duvarını yıktı hem de herkese cevabını vermiş oldu. 7’den 70’e alana gelerek, Kürt sorunu yoktur diyenlere inat “Biz buradayız ve varız” dedi. Amed halkı “Belleksiz toplumlar sefalete mahkumdur” söyleminin geçerliliğini koruyarak, toplumsal hafızanın diri tutulduğunu göstermiş oldu.

Görsel şölen…
Kimsenin onları yönlendirmesine gerek yok. Onlar ne zaman susacaklarını, neye, ne zaman reaksiyon göstereceklerini çok iyi biliyor. Yalnız değiller. Demirtaş cezaevinde değil, sahnede, onlara sesleniyor. Pür dikkat dinlerken, Demirtaş “Onları kendi korkularıyla baş başa bırakacağız” dediğinde alkışlar ve zılgıtlarını yükselttiler. Ve yine konuşmadan ve başkası tarafından yönlendirilmeden, ellerindeki cep telefonlarının ışığını aynı anda açarak, ortaya çıkarttıkları görsel şölenle zaferin işaret fişeğini yaktılar. Söze gerek yoktu. Tıpkı 5 Haziran’daki patlamadan sonra kendiliğinden örgütlenerek, paniğe kapılmadan, yaralıların ambulansa taşınması için açtıkları koridor gibi…

‘Biz Kürdüz, HDP’liyiz’
Trafonun önünde mitingi izleyenlerle konuşuyorum. İsmi Hanım olan bir kadına uzatıyorum önce kayıt cihazını. “Biz Kürdüz, HDP’liyiz. Selahattin Demirtaş için buradayız” diyor. Gözyaşlarını silerek. “Diyarbakır üç yıldır çok zulüm gördü. Haddinden fazla zulüm gördü. Biz bunu hiçbir zaman unutmuyoruz. Kendimize, çocuklarımıza sahip çıkıyoruz. Onun için buradayız.” Eliyle biraz öte tarafı göstererek, “Ben 5 Haziran’da tam şuradaydım. O anları, o duyguları unutmuyorsun. Hep insanın aklındadır, yüreğindedir. İnsan hiç unutur mu? Hiçbir zaman kendimizi sahipsiz bırakmadık, bırakmayacağız. Biri gider on gelir. Kürt halkı bombayla, korkuyla yok olmaz.” Sonra kolumdan sarsarak “Bak işte buradayız. Hiçbir şey yapamazlar bize. Allahın izniyle bu halk oylarına sahip çıkacak. Boşuna ciğerimiz yanmamış. Ben bir anneyim boşuna ciğerimiz yanmadı. Bu manzaraya bak” diyor.

Var olduğumuzu göstermek için…
Yanındaki Gülsüm söze giriyor. “Varlığımız, kimliğimiz için buradayız. Yok sayılan bir milletin var olduğunu göstermek için buradayız. Bunu idrak edip kabul ettirene kadar biz bu meydanlara gelmeye devam edeceğiz. 5 Haziran’da yoktum ama gelmesem de o acıyı onlarla birlikte hissedip yaşadım. Umarım bir daha tekrarı olmayacak. Hiçbir annenin gözyaşı akmayacaktır” diyor. Gençlerden biri sorumu şöyle yanıtlıyor: “Tek görüşümüz Selahattin Demirtaş’ın serbest kalması. Kardeşçe yaşamak için bugün bu halk burada toplandı. 5 Haziran’da yoktum ama kanım ağladı. Vücudum, yüreğim ağrıdı. Yazıktır, günahtır bu insanlar. Gerek yoktur bu kadar insanın ölmesine” diyor.
‘Kürdistan ve İslam alemine kutlu olsun’
Kafasında takkesiyle sahnedeki konuşmaları izleyen Hacı Şaban alanı gösteriyor: “Ben biraz geç geldim. Çok fazla insan geldi. Bu manzara Kürdistan ve İslam alemine kutlu olsun. Allahın izniyle barajı aşacağız. Buna inancım tam” diyor.
Sahne arkasına geçiyorum. HDP’nin Diyarbakır adaylarından soruyorum mitinge ilişkin izlenimlerini.

Vekiller: Müthiş bir coşku, mesaj iyi okunmalı
Hişyar Özsoy: Amed’e yakışan bir miting. 5 Haziran’daki mitingle kıyaslıyorlar. Aynı coşku ve aynı heyecan yaşanıyor. İki hafta önce Erdoğan bu meydanda Kürt halkının gözünün içine baka baka ‘Kürt sorun yoktur’ deme cüretini gösterebildi. Eminim Erdoğan bu mesajı almıştır. Kürt var mıdır, Kürdistan var mıdır? Kürt sorunu var mıdır yok mudur diye. O açıdan da son derece anlamlı olduğunu düşünüyorum. Müthiş bir coşku var. Öyle görünüyor ki seçim sonucu şimdiden ilan edilmiş. Diyarbakır’da 12-0 diyoruz biz. Onu alabileceğiz.
Garo Paylan: Bu kalabalık korku duvarının yıkıldığını gösteriyor. Üç yıldır Diyarbakır halkına yapılan tüm baskı ve korku uygulamalarının sonucunda biz hep beraber birbirimize cesareti bulaştırmayı başardık. Ve bu mitingi de başarının ve pazar günkü zaferin bir şarkısı olarak değerlendiriyorum. Diyarbakır Türkiye’yi büyük oranda belirler ve ciddi bir başarı elde edeceğimizi düşünüyorum. 5 Haziran’daki saldırı da ters tepmişti ama bazı dinamikler darbe dinamiğini o günlerde başlatmıştı ve AKP bunun farkında değildi. Maalesef seçim sonucunda da şiddet politikaları devam etti. Darbe dönemini yaşadık. Defalarca anlattık, ‘Bu yoldan vazgeç, gel demokratik siyasete dön diye. Umarım pazar günü bütün siyasi partiler halkın verdiği mesajı anlarlar ya da halk onlara anlatacaktır. Pazar günü itibariyle baskı ve şiddet siyasetinin değil demokratik siyasetin esas olmasını diliyorum.“
Sibel Yiğitalp: Amed halkı durduğu yerde. Her türlü baskıya rağmen bir adım geri gitmemiş. Halk daha fazla sahipleniyor. Özellikle atılan sloganlarla Sayın Öcalan’ı çok yoğun sahiplenme var. Amed halkı şunu biliyor. Tecritin başlamasıyla birlikte çatışmanın ve savaşın başladığı ve şiddetin derinleştiğinin farkında. Çünkü bu işin muhataplarının bu sorun masaya oturması mesajı veriliyor. Artık demokratik siyaset olsun ve tecrit kaldırılsın. Sloganlar atıldığında istediği kadar müziği açsın ama bakın duyuyorsunuz. Bu saatten sonra bu halkın bu talebini görmezden gelemezsiniz.”
Selçuk Mızraklı: Alan tek yürek olmuş: Demokrasi, özgürlük ve barış diyor! Şimdi buradan çıkan sonuç tüm siyasi çevrelere bir mesajdır. 25 Haziran ve sonrası herkesin normalleşmeye, demokrasiye ve barışa ihtiyacı var. Burası bir kez daha Amed’in hem Kürtlerin vicdanı, sağduyusu, hem de rotasını gösteren bir merkez olduğunu işaret etti. Bu merkez yüzbinlerle bugün bu sesi yükseltiyor. Bu sesi doğru tercüme ettiğimiz zaman Türkiye’nin Ortadoğu’nun geleceği açısından bu seçimlerin sonuçları da belirleyici olacak. Amed hem Kürt sorununun çözümünde önemli bir merkez olmaya hem de göstermiş olduğu siyasi rota itibariyle de bugün savaşı çağıranlara karşı barışla, çözümle yaklaşımını ortaya koymuş oldu.
Siyasetçilerin konuşmaları bittikten sonra Mem Ararat sahneye geliyor. Yine ellerdeki ışıklar açılıyor ve bu kez hep birlikte söyleniyor. “Dil disoje”.. Sesler iyice yükseliyor. Özgürlüğü haykırıyor insanlar. Amed halkı suskunluğunu bozuyor.
Gözümün önünden gitmeyen ağlayan kadının görüntüsü, avuçlarımda gözyaşları, dilimde “dil disojê” ve içimde yeşeren umutla kalabalığa karışarak, alandan ayrılıyorum.

Yorumlar