Ömürleri çocuklarına yetmeyen 16 anne



SADİYE ESER/MA

Galatasaray Meydanı’nda 23 yıldır çocuklarının akıbetini soran Cumartesi Anneleri’nden 16’sı çocuklarının kemiklerine kavuşmadan, faillerinin yargılandığını görmeden yaşamını yitirdi.
23 yıllık süre içerisinde yaz kış, yağmur çamur demeden çocuklarının akıbetini arayan, faillerinin yargılanmasını isteyen Cumartesi Anneleri’nden 16 anne çocuklarının kemiklerine kavuşamadan hayata veda etti. Ömürleri yettiğince “Çocuklarımızın kemiklerini verin, hesap verin, bir mezarı çok görmeyin” diye seslendiler.

Asiye ve Ramazan Doğan
Mardin’in Dargeçit ilçesinde 2-6 Kasım 1995’te 9 kişi ile birlikte gözaltına alındıktan sonra kendisinden haber alınamayan ve 18 yıl sonra yapılan kazılarda kemiklerine ulaşılan Seyhan Doğan’ın annesi Asiye ve babası Ramazan’da yaşamını yitirenlerden. Anne Asiye 2000, baba Ramazan ise 2010’da yaşamını yitirdi. Doğan’ın ailesinin başvurusu üzerine Dargeçit Cumhuriyet Başsavcılığı’nın sürdürdüğü faile meçhul cinayetler soruşturmasında ilçenin Bağözü Köyü’nde 2013 yılında yapılan kazı çalışmasında bazı kemikler bulunup İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Burada yapılan incelemede kemiklerden bazılarının Seyhan Doğan’a ait olduğu belirlendi. Doğan’a ait kemikler savcılığın talimatıyla Dergeçit’te belediye mezarlığına gömüldü. Bulunan kemiklerin Seyhan Doğan’a ait olduğunun kesinleşmesinin ardından aile vasiyet üzerine Doğan’ı anne ve babasıyla aynı mezarlıkta toprağa verildi.

Seni kaybedemezler oğul 
10 Haziran 1981’de idam edilen ve cenazesi ailesine verilmeyen Veysel Güney’in annesi Zeynep Güney de oğlunun mezarına kavuşamadan yaşamını yitiren bir Cumartesi Annesi. Yıllarca Galatasaray Meydanı’nda diğer kayıp yakınlarıyla birlikte haykıran anne Güney, Galatasaray Meydanı’na gönderdiği bir mektupta, “Seni kaybedemezler oğul, çünkü resmini gözüme çizdim.  Adını dilime yazdım. Mezarını kalbime kazdım” diye seslendi. Ömrü diğer anneler gibi oğluna kavuşmaya yetmeyen Anne Güney, tedavi gördüğü İzmir’de kalp yetmezliği sonucu 13 Ekim 2012 tarihinde yaşamını yitirdi.


33 yıl oğlunu aradı 


“Benim evladım gelir diye kapıyı bacayı açık bıraktım. Ay geçti, gün geçti, sene geçti benim çocuğum gelmedi. Benim çocuğum ölmüşse cenazesini bana versinler” sözleriyle belleklere kazınan 12 Eylül 980 darbesi sonrası gözaltına alınıp bir daha kendisinden haber alınamayan Cemil Kırbayır’ın annesi Berfo Kırbayır, Cumartesi Anneleri’nin sembol isimlerinden oldu. Oğlu Cemil kaybolduğu andan itibaren oğlunu arama mücadelesine başlayan Berfo Ana 33 yıl boyunca oğlunu aramaktan bir an olsun vazgeçmedi. Berfo Ana, 2011’de Cemil’inin kemiklerine kavuşacak umuduyla dönemin Başbakanı Tayip Erdoğan’la Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nde görüşmüş ve burada da Erdoğan annelere çocuklarının kemiklerini bulacağına dair söz vermişti. Aradan geçen yıllara rağmen Erdoğan’ın annelere verdiği söz yerine getirilmemiştir. Ömrü oğlu Cemil’in kemiklerini bulmasına yetmeyen Berfo Ana 21 Şubat 2013 tarihinde 106 yaşında yaşama veda etti. “Tek dileğim ölmeden oğlumun mezarını görebilmek” diyen Berfo Ana, ardından “Cemil’imin kemiklerini bulmadan beni gömmeyin” vasiyetini bırakır. Bunun üzerine Berfo Ana’nın mezarının yanına Cemil için bir mezar kazıldı ve o mezar açık bir şekilde Berfo Ana’nın oğlu Cemil’in kemiklerini bekliyor.

Eşinin kemiklerine kavuşmadan 
18 Ocak 1996’da kaybedilen eşi İsmail Şahin’in akıbetini öğrenemeden yaşama veda eden Cumartesi Anneleri’nden biri de Kiraz Şahin’dir. Eşi için adalet mücadelesi veren Kiraz Şahin, 2011’de dönemin başbakanı Recep Tayip Erdoğan ile görüşen anneler arasında yer alır. Şahin burada Erdoğan’a, “Eşim sizin işçinizdi, mesai saatleri içinde kayboldu. İsmail Şahin’in akıbetini açıklamak sizin de sorumluluğunuzdadır” demişti. Eşinin kemiklerine kavuşamayan Şahin 27 Şubat 2015’te yaşamını yitirdi. Cenazesi, memleketi Tokat’ın Almus ilçesine bağlı Hubyar’da toprağa verildi.

Çiçek koyacak bir mezar
12 Eylül döneminde zorunlu askerlik yaparken gözaltına alınan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Zeki Altunbaş’ın annesi Cevriye Altunbaş ve babası Tahsin Altunbaş’da çocuklarına kavuşamadan, yaşama veda ettiler. Anne Altunbaş, oğlunun bir mezarının olmasını isteyerek, sürekli çiçek koyacağı bir mezara kavuşmanın hayalini kurardı. Anne Altınbaş’ın çiçek koyacak mezar hayali gerçekleşmeden 31 Mart 2015’te hayata veda etti. Anne Albunbaş’ın hayali hala Galatasaray Meydanı’nda yankılanıyor.

Süleyman ve Şahsenem Cihan 
29 Temmuz 1981 tarihinde gözaltında kaybedilen ve daha sonra cenazesi kimsesizler mezarlığında çıkan Süleyman Cihan’ı babası Ağa Cihan ve annesi Şahsenem Cihan da oğlunun faillerinin yargılandığını görmeden hayata veda etti. Ömrü adalet ve hakikate ulaşamaya yetmeyen anne Cihan,  29 Mayıs 2015’te yaşama veda ederek, Feriköy Mezarlığı’nda oğlunun yanında toprağa verildi.

Oğlu Lice’de annesi Ankara’da öldürüldü 
13 Mayıs 1994 tarihinde Amed’in Lice ilçesinde gözaltına alınan ve bir daha kendilerinden haber alınamayan Mustafa Bulut’un annesi Meryem Bulut 10 Ekim 2015’te Ankara Katliamı’nda yaşamını yitirdi. Meryem Bulut, aynı zamanda bir Barış Annesi’ydi. Nereye gitseydiniz, hak, adalet, barış talebi olan hangi eyleme gitseydiniz onu mutlaka görürdünüz. Dilinden hiç düşürmediği “barış” arayışından bir an olsun vazgeçmedi. Oğlunun akıbeti sorduğu bir Cumartesi günü yaşama veda etti.

Oğluna kavuşamadı 
Ömrü, oğlu Hüseyin Taşkaya’nın kemiklerini bulmaya yetmeyen bir diğer Cumartesi Annesi de 6 Aralık 1993’te gözaltına alınarak kaybedilen Hüseyin Taşkaya’nın annesi Fatime Taşkaya. Oğlu Hüseyin için yıllarca Galatasaray Meydanı’nda oturan ve oğlunun kemiklerini isteyen Anne Taşkaya, “Oğlumun kemiklerini görmeden ölmek istemiyorum” diye haykırmıştı. Oğluna kavuşamayan anne Fatime Taşkaya 17 Ekim 2015’te Tuzla’da yaşamını yitirdi.

Son nefesine kadar
Mardin’in Ömerli ilçesinde 17 Ağustos 1995’te askerlerce gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Abdürrahim Demir’in annesi Kesriye Demir de oğlunun kemiklerine kavuşamadan gözlerini hayata yumdu. Oğlunun fotoğraflarıyla gittiği karakoldan, “Böyle bir gözaltı olmadı” sözleriyle dönen Kesriye Demir, “Oğluma ne oldu?” diye sormaktan son nefesine kadar vazgeçmedi. Anne Kesriye 2016 yılında oğluna kavuşamadan yaşama veda etti.

Yıllarca konuşamadı 
Gözaltına alınarak kaybedildikten sonra cenazesi 3 Haziran 1995’te bulunan Rıdvan Karalkoç’un annesi Asiye Karakoç, oğlunun faillerinin yargılandığını göremeden 7 Aralık 2016’de yaşamını yitirdi. Cumartesi Anneleri’nin vazgeçilmez eylemcilerinden olan Asiye Karakoç, “Biz yine şanslıyız tesadüf ve şansın yardımıyla mezarımızı bulduk. Yıllardır haykırdık ne gören ne anlayan oldu. Bu devletten bir can, bir kardeş, bir yoldaş alacağım var”  demişti. Yıllarca konuşamadan yaşayan Asiye Karakoç, adaletin yerini bulduğunu göremeden yaşamını veda etti.

 

Kemiklerini sırtımda taşıyacağım 

1980 askeri darbesi sırasında Bingöl’de gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Hüseyin Morsümbül’ün annesi Fatma Morsümbül de 25 Aralık 2016’da Bingöl’de yaşama veda eden annelerden. Oğluna olan özlemi bir an olsun dinmeyen anne Morsümbül’ün yaşamı yitirmeden önce söylediği “Hüseyin’imin kemiklerini bulsam, gömmeyeceğim. Bir torbaya koyup sırtımda gezdireceğim. Kokusunu özledim” sözleri hala Galatasaray Meydanı’nda yankılanıyor.  Kulaklarda çınlayan “Siz hiç Cumartesi Annesi oldunuz mu? Olmayın, olmayın, biz olduk siz olmayın diye meydanlardayız” diyen Morsümbül’ün bu sözleri de hafızalara kaydedildi.

Kemikleri kokladıktan sonra öldü
Dargeçit’te 30 Ekim 1995’te gözaltında kaybedilen Abdurrahman Coşkun’un annesi Hediye Coşkun, 80 yaşındayken 18 Mayıs 2017 tarihinde yaşamını yitirdi. 1993’te Mardin’in Dargeçit ilçesine bağlı Ulaş köyünde yaşarken eşi öldürülen Hediye Coşkun, evlerinin yıkılmasıyla birlikte Dargeçit’e göç eder. Burada tarih yaprakları 30 Ekim 1995’e geldiğinde 21 yaşındaki oğlu Abdurrahman Coşkun’u gözaltına alınır. Gözaltında kaybedilen oğlunun kemiklerini bulmak için yıllarca mücadele eden anne Coşkun, oğlunun kemiklerini bulup kokladıktan 3 yıl sonra yaşamını yitirdi.

Makbule Babaoğlu
Urfa’nın Siverek ilçesinde 1994 yılında kaçırıldıktan sonra öldürülen Özgür Gündem gazetesi muhabiri Nazım Babaoğlu’nun annesi Makbule Babaoğlu da 80 yaşında böbrek yetmezliğinden yaşamını yitirdi. Ağustos 2017’de Diyarbakır Yeniköy Mezarlığı’nda defnedilen Makbule Babaoğlu katıldığı Cumartesi Anneleri’nin eylemlerinde “Devleti yönetenlere soruyorum oğlumun kemiklerini bana vermeden nasıl barış yapacaksınız?” diye sormuştu.

Ziyneti Türkoğlu
1 Nisan 1996 tarihinde Edirne’den İstanbul’daki evine dönmek üzere yola çıkan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Talat Türkoğlu’nun annesi Ziyneti Türkoğlu da oğlunun kemiklerini bulamadan hayata gözlerini yumdu.

Belki bir gün gelir 
12 Eylül 1994’te gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin’in annesi Fincan Bilgin ise “Kenan’a bir şey olmamıştır, bir gün çıkıp gelir” umudunu hiç yitirmedi. Son nefesine kadar oğlunun geleceği umuduyla mücadele eden anne Fincan Bilgin’in de diğer anneler gibi ömrü oğlunu bulmaya yetmedi.

Ayten Öztürk
27 Temmuz 1992’de gözaltında kaybedilen ve ölü bedenine işkence edilen Ayten Öztürk’ün annesi Hatice Öztürk’de yaşamını yitiren annelerden. Kızı Ayten’in cesedi 8 Ağustos 1992 tarihinde Elazığ Karşıyaka Kartaltepe mevkiindeki boş arazide bir eli dışarıda kalmış şekilde gömülü olarak bulundu. Anne Öztürk, kızının faillerinin yargılandığını görmeden yaşamını yitirdi.

 

3 kuşak bir meydanda 

EVRİMKEPENEK/JINNEWS

Bir hafta İzmir’de 1995 yılında gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız’ın sesi duyulur, “Ben kendi oğlumu kendi elimle teslim ettim. Duyun sesimizi. Şimdi ben burada oğlumu soruyorum diye savcı bana soruşturma açmış. Asıl o savcı gitsin, oğlumu kaybedenleri bulsun, onlara soruşturma açsın.”
Başka bir hafta da, 24 yıl önce gözaltında kaybedilen dedesine ne olduğunu soran 9 yaşındaki Samet Alpsoy’un sesi.
Cumartesi Anneleri’nin, gözaltına alındıktan sonra yakınlarına ne olduğuna dair yönelttikleri sorular ve dikkat çektikleri hukuki süreçler her hafta dillendirilirken, kimi çocuklar büyür anne olur, kimi kadınlar da anneanne olur torunları ile birlikte, kaybedilen yakınlarını arar. O meydanda büyüyen çocuklar anne, kadınlar anneanne olur. Tam 23 yıldır devam eden mücadele, kuşaktan kuşağa aktarılır.

O meydanda büyüyen çocuklar
Cumartesi Meydanı’nda hayata tutunan, hatta hayata çelme takan bir aile de Tosun Ailesi. İstanbul Avcılar’da 1995 yılında gözaltına alınan ve sonrasında kendisinden bir daha haber alınamayan Fehmi Tosun’u, önce eşi Hanım, sonra kızı Besna ve şimdi de torunu Devrim arıyor. 3 kuşak Cumartesi Meydanı’nda, “Eşime, babama, dedeme ne yaptınız?” diye soruyor.
Babasının kaçırıldığı gün 10’lu yaşlarında olan ve bunu an ve an hatırlayan Besna, ilk annesinin gittiği meydanda bugün oğlu Devrim ile giden bir kadın.
“Babam kaybedildikten sonra annem ilk karakola ve savcılığa başvurdu sonra İHD’ye başvurdu. O haftadan itibaren de Cumartesi günleri annelerin eylemine katılmaya başladı” diyen Besna o süreci şöyle anlatıyor: “Evimizin önünde beyaz bir araba duruyordu. Karanlıktı. Araca yaklaşınca birinin babam olduğunu gördüm. O an koşarak anneme gidip haber verdim. Hemen koştu. Babamı göremedi bahçede. Sokağa bakınca da babamı görüyor, iki kişi babamın koluna girmiş ve araca bindirmişler. O sırada babamın sesi geldi. ‘Beni öldürecekler’ dedi. En büyüğümüz 15 en küçüğümüz 5 yaşındaydık. Sonra hepimiz aşağı indik. Bağırmaya başladık. Abim arabayı tutuyordu. Arabayı kullanan kişi, abime ‘Gel seni de götüreyim’ demiş. Sonra hızlıca gittiler. Annem koştu, defalarca karakola başvurdu. Öğrendik ki annemin verdiği dilekçeler de yok edilmiş. Bir komiser anneme, ‘Arama kadın başınla’ demiş. Sonra İHD’ye gittik ve Cumartesi Anneleri’nin bir parçası olduk.”

Bize mücadeleyi öğretti
“Gözünüzün önünde babanız kaçırılıyor ve kaybediliyor. Kaybedilmenin ne demek olduğunu bilmiyorduk” diyerek o dönemi anlatan Besna, babasının daha önce de gözaltına alındığını, tutuklandığını ve eninde sonunda geri döndüğünü belirtti.
“Bu sefer bir hafta geçiyor bir ay geçiyor bir yıl geçiyor gelmiyor. Baban gibi yüzlerce binlerce insan olduğunu görüyorsun. Bununla yüzleşmek çok zor” diyen  Besna, annesi Hanım’ın da hep babasının peşinde olduğunu ifade etti.
Sonrasında annesinin sadece babası için değil tüm kayıplar için mücadele ettiğini anlatan Besna, “Annem sesini duyurabileceği tüm yerlere gitti. İlk başta çok kızardım. Ama şimdi iyiki gitmiş diyorum. Bize mücadeleyi öğretti. Annem de biz de mücadeleyle bunun üstesinden geldik. O meydanda çok şey öğrendik. Bize bunu oradaki anneler öğretti. Hayata direnmeyi, acılara direnmeyi, zulme, baskıya direnmeyi bize o anneler öğretti. Biz de şimdi kendi çocuklarımıza öğretiyoruz” diyor.

Torunu Devrim de o meydanda 
Besna’nın sadece annesi Hanım değil oğlu Devrim de bugün Cumartesi Anneleri ile birlikte oturma eylemlerine katılıyor. Devrim’i ilk götürdüğünde 3 yaşında olduğunu anlatan Besna, “Devrim ilk başta hiç anlayamadı. Cumartesi Meydanı’na götürünce insanların elinde fotoğraflarını görünce, dedesini aradığını anladı. ‘Dedemi arıyoruz’ diyordu. Fotoğrafları taşıyoruz çünkü buradan gelip geçenler tanıyorsa yerini söyleyecekti” dedi.
Devrim’in insanların kaybedilmemesi için 4 yaşında iken çözüm aradığını anlatan Besna, şöyle devam ediyor: “’Bu kadar insan nasıl kayboldu anlamıyorum’ diyordu. Sonra bir gün ‘İnsanlar el ele tutuşun kimse kaybolmaz’ diyordu. Böyle çözüm buldu. Ben annemin yanındaydım. Oğlum da benim yanımda olacak. Mücadeleyi öğrenecek.”
İSTANBUL

Yorumlar