İsviçreliler de ‘yıkıl git’ diyorlar




Zürih sokaklarında karşılaştığımız insanlar Türkiye’de seçim gündemine pek hakim değil, ancak Erdoğan’ı iyi tanıyorlar. “O bir diktatör, “Köktendincileri besleyen biri’ olarak “Herkes için tehlikeli” yorumlarını yapıyor ve “Seçtirmeyin” diyorlar.

ROJDA YILDIRIM/ZÜRİH

İsviçre’nin etkili gazetelerinden biri olan Blick, 2017 yılında yapılan anayasa referandumunda Türkçe manşet atarak ‘Erdoğan’ın diktatörlüğüne HAYIR’ oyu kullanın” çağrısı yapmıştı. Peşi sıra birçok İsviçreli gazete ve köşe yazarı  Türkiye’de yaşanan faşizme dikkat çekmekten geri durmadı. En son Bern büyükelçiliği tarafından organize edilen ve askeri elbise giydirilerek ırkçılık temelinde çocuklara yaptırılan tiyatro oyunu ise İsviçre gündeminde geniş yankı buldu.
Basında Türkiye’de yaşananlar hakkında sıklıkla haberlere rastlamak mümkün. Kürt halkının yıllara varan eylemsellikleri ve çalışmaları da İsviçre kamuoyunda genel bir tanınmışlık durumu sağlamış. Sokakta rastlayabileceğiniz her İsviçreli’nin Türkiye veya Kürtler hakkında mutlaka bir fikri vardır. 24 Haziran seçimleri yaklaşırken bir de İsviçrelilerin gözünde Türkiye ve seçimleri görmek istedik. Sokakta ilk karşılaştığımız kadına seçimleri ve Erdoğan’ı sorduk.

‘Erdoğan’ı seçtirmeyin’
Karşımıza ilk olarak çıkan Carmen, Latin Amerika kökenli olduğunu söylüyor. Carmen, “24 Haziran seçimleri hakkında bir fikrim yok ancak Erdoğan hakkında bir şeyler söyleyebilirim. O’nu geçemem” diyerek gülüyor. İlk refleksi “O bir diktatör!” oluyor.
Carmen, bu seçimlerde Erdoğan’ın yeniden seçilmesi durumunda Türkiye’de daha kötü şeylerin yaşanacağına inanıyor. “Seçtirmeyin onu” derken öfkeyle konuşuyor. Bir de “Kürt kadınlarının cesaretine hayranım, herşeyi siz değiştireceksiniz” demekten kendini alamıyor.

Toplumlara zararlı biri’
Diğeri; İtalyan kökenli Lila. Lila aynı zamanda bir sanatçı. Seçimler ve Erdoğan’ı sorduğumuzda başta yüzü asılıyor. Artık Erdoğan Avrupalılarda bile nasıl bir nefrete yol açmışsa kim adını duysa surat değiştiriyor, “o toplumlara zararlı biri, tehlikeli” diyor. En son St. Gallen bölgesinde oynanan çocuk askerler tiyatrosuna dikkat çekiyor. Türk devletinin militarist kültürünü İsviçre’ye taşımak istediğini, savaşı çocuklar üzerinden örgütlediğini ve buna karşı radikal tutumlar alınması gerektiğini belirtiyor.

‘Çözüm İsviçre modelinde’
Lila’dan sonra adının Stefan olduğunu ve Lozan’dan geldiğini söyleyen genç bir İsviçreli’ye rastlıyoruz. Türkiye hakkında çok geniş bilgiye sahip olmamakla birlikte Kürtlere yapılan zulmü  bildiğini belirtiyor. “Kürtler demokrasi için mücadele ediyor” diyen Stefan, “Türkiye, sorunları çözmek için İsviçre modelini örnek alabilir” diyor. Stefan İsviçre’nin de Türkiye gibi çok kültürlü, kozmopolit bir ülke olduğunu, kantonal sistem ve kendi içinde geniş özerklikler sayesinde farklılıkların bir arada yaşayabildiğini belirtiyor ve ekliyor: “Deneyin çok iyi, diktatörlük ve faşizm ancak böyle son bulur.”

‘İyiler doğasever, kötüler yıkıcı’
Sokakta hızla yürüyen, belli ki acelesi olan oldukça genç bir kadını durduruyoruz. Adının Julia olduğunu söyleyen gence Türkiye hakkında ne düşündüğünü sorduğumuzda, siyasetle pek ilgilenmediğini ancak iyilerin doğayı sevdiğini kötülerin ise yıkıcı olduğunu söylüyor. “Muhtemelen Erdoğan da ikinci kategoridedir” diyor.

‘Adil bir seçim hayal’
Türkiye kökenli Sevtap ise ülkesinin gündemine oldukça hakim. “Ülkede baskı ve şiddetten başka bir şey yok” diyor. Yaklaşan seçimlerle ilgili ise kaygılı olduğunu belirtiyor. Geçmiş seçim deneyimlerinden yola çıkarak Erdoğan’ın seçim sonuçlarıyla muhakkak oynayacağını, aksi durumda kazanamayacağını bildiğini söylüyor. “Osmanlı’da oyun çok, Erdoğan’ın da haddi hesabı yok” diyen Sevtap, öfkeli bir yüz ifadesi takındıktan sonra “Bu kadar pislik içine batmış birinden nasıl adil bir seçim bekleyebiliriz ki? Kaybederse sonunun ne olacağını Erdoğan hepimizden daha iyi biliyor” dedikten sonra, CHP’ye de laf sokmaktan geri dumuyor.

‘Faşizmi besleye besleye ülkeyi bu hale getirdiler’
Geçmiş dönemlerde CHP’ye oy verdiğini ancak CHP listesi açıklandıktan sonra artık vermeyeceğini, muhafazakar ve sağcı bir CHP’nin Türkiye siyasetine yeni bir şey katmayacağını söylüyor. “Zaten ortalık sağcı dolu. AKP-MHP varken sana ne oluyor? Azıcık demokrat olanları da tasfiye ettiler” diyor. Hızını alamayıp Türk halkına çatıyor: “Ah o Türk halkı yok mu, onlar faşizmi ve Erdoğanı besleye besleye ülkeyi bu hale getirdiler. Tükiye değil yüz yıl yüzyıllarca geriye gitti. Yobazlaştırıldı, artık oyum HDP’ye” dedikten sonra el sallayıp gidiyor Sevtap…

‘Köktendincileri besledi’
Adının Simon olduğunu belirten İsviçreli bir işveren de Erdoğan’ı ‘bir insan taciri’ olarak tanımlıyor. “O bir insan taciri. Mülteciler üzerinden insan ticareti ve siyaseti yapıyor. Devletin başı olarak O, aynı zamanda bir şebekeci. Çünkü radikal köktendinci teröristleri de destekledi. O hepimiz için bir tehlike” diyor.

‘Gericiliğe methiye dizmeyi sevap sayanlar çok’
“İyi bir şey söyleyen” birileri tesadüfen bile olsa çıkmadı. Sokak oldukça politik. Neyin ne olduğunun farkındalar. Globalleşen dünyada başka bir ülkenin siyaseti sadece bir tık uzaklıkta. İsviçre kamuoyunda da bunu görmek mümkün. Maalesef Türkiye denilince akıllarına sadece Erdoğan ve kötü olaylar zinciri geliyor.
İsviçrelilerin sorgulama düzeyini düşünürken, İstanbul’da takkeli bir yaşlıyla yapılan röportaj geldi aklıma. Hani kendisine tepki gösteren kadına canhıraş bir biçimde “Sen kürtaj mı yaptırdın, seni 155’e şikayet edeceğim, hainsin” deyip üzerine üzerine yürüyen adam…  Ne büyük tezatlık değil mi? Nereden nereye…? Bir isviçreli bile bunu görebiliyor ama ülkenin bir kısmı gericiliğe methiye dizmeyi en büyük sevap sayıyor.

Yorumlar