Stratejik Kürt oyları ve Kürtlerin güçlenen eli - Mehmet YÜKSEL

26 Nisan 2018 Perşembe | Forum
 
24 Haziran baskın seçim kararı Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da çok yoğun bir şekilde tartışılıyor. Tüm toplumsal kesimler, faşist baskılardan dolayı gösteremedikleri tepkiyi, görünür kılamadıkları direnişi erken seçim gündemi vesilesiyle geliştirmeye başladı. Bu yönüyle Erdoğan-Bahçeli ikilisinin faşizmi kurumlaştırmak ve tam gaz gelen yıkımı durdurmak için gittiği baskın seçimler bu ikilinin sonunu da getirme potansiyelini bağrında taşıyor.

Herkesin içi ısınmış, herkes yoğun bir tartışma halinde diktatör Erdoğan’dan kurtulmak için seçime odaklanmış durumda. Bu satırlar yazıldığı vakit, referandumda ‘hayır’ cephesinde yer alanların seçimlere ittifak yaparak mı, yoksa parçalı halde mi girecekleri henüz netlik kazanmamıştı. Gündemin ve tartışmaların yoğunluğuna bakılırsa, neyin olacağını kestirmek son derece güç. Her gün, hatta her an yepyeni gelişmelere açık. Bu kapsamda İyi Parti’nin seçimlere girmesini sağlamak için CHP’nin on beş vekilini bu partiye vermesi, Erdoğan-Bahçeli ikilisinin pek çok hesabını bozduğu gibi, hiç de hoşuna gitmedi. Yine Abdullah Gül’ün muhalefetteki partilerin ‘ortak adayı’ olarak gösterileceği yönlü tartışmaların da Erdoğan-Bahçeli ikilisini ciddi şekilde ürküttüğü görülüyor. Herkese ‘illallah’ dedirten Erdoğan-Bahçeli ikilisine olan tepki, öfke bu ikilinin hiç de hesaplamadığı pek çok sorunla karşılaşmalarına neden olabilir.

Seçimlere ilişkin birkaç gün içinde netleşecek pek çok husus hala belirsizliğini korusa da cumhurbaşkanlığı seçimlerinde belirleyici olanın Kürt oyları olacağı ise en netleşmiş husus oluyor. Kürt Halk Önderi Öcalan ile yürütülen diyalog sürecini bizzat sonlandırması, Kürt halkının özyönetim talebini insanları diri diri yakarak bastırma girişimi, demokratik siyasetin parlamento ve belediyelerde dile gelen kazanımlarının tüm seçilmişleri tasfiye etme ve belediyelere el koyma şeklinde gaspı, Başur referandumu sürecinde tüm sömürgecilerin koordinatörü olarak davranarak pek çok Kürt kazanımının yitirilmesine neden olması, Kürdistan’ın en güzel yerlerinden olan ve en güzel insanların yaşadığı Efrîn’in işgali, en genel anlamda da Kürt soykırımını başarmadaki hiçbir ölçüye gelmeyen iştahı Erdoğan’ı Kürtler nezdinde hiçbir karşılığı olmayan ve var olmak için kurtulunması gereken bir faşiste dönüştürdü. Yapacağı tüm hilelere rağmen, Erdoğan’ın Kürdistan’daki en büyük hezimetini bu seçimlerde alacağı açıktır. Takındığı değişik maskelerle Kürdistan’dan aldığı oyları artık alamayacak ve bu nedenle de seçilmek için gerekli olan orana ulaşamayacak olan Erdoğan’ın iktidardan düşürülmesini sağlayacak olan oylar, Kürt oyları olacaktır. Ancak bunun olabilmesi için referandumdaki ‘hayırcı’ların birlikte hareket edebileceği bir kabiliyeti göstermeleri gerekir. Bu da ancak diğer muhalif partilerin kendilerini Kürtlerin oyunu alabilecek bir kıvama getirmeleriyle mümkün olabilir.

Mevcut durumda Erdoğan’dan kurtulma en temel ve genel bir toplumsal talebe dönüşmüş durumda. Ancak bu başta Kürt sorunu olmak üzere, temel demokrasi sorunlarına yaklaşımda Erdoğan’dan sadece dozaj farkı yaşayan ve iktidarın nimetlerinden yararlanmayı esas alan bir duruşla olmaz. Erdoğan’ın gitmesini isteyen muhalefetin göstereceği adayın Kürtlerden oy alabilecek bir karakterde olması, seçimlerin sonuçları açısından stratejik önemdedir.

Kürtler nezdinde karşılığı olmayan, Kürtlerden oy alamayacak ve Kürt sorununu çözme noktasında herhangi bir taahhütte bulunamayacak birinin HDP dışındaki tüm muhalefet partileri birleşse de Erdoğan’ı yenmesi mümkün değildir. O nedenle Erdoğan’ı yenmenin yolu, HDP’ye bugüne kadarki süregelen yaklaşımı düzeltmektir. HDP’nin bu kadar kriminalize edilmesinin nedeni de Erdoğan’dır. Muhalif partiler açısından HDP ile araya mesafe koymak Erdoğan’ın çizdiği çemberin dışına çıkamamadır. HDP’ye olan yanlış yaklaşımı aşmak da Erdoğan çizgisine karşı direnmektir. Bunu yapamayan bir muhalefetin başarıya ulaşması söz konusu olamaz.

Kürtlere düşen de Kürt sorununun çözümüne bağlanmış dolayısıyla demokratikleşmeye odaklanan her türden ittifaka açık olmaktır. Kürdistan’ın her yerinde hala var olmak için neredeyse an’da şehit vermek zorunda olan bir halk olarak Kürtler, ne yazık ki savaştıkları düzeyin diplomasisini ve siyasetini yeterince yapamamaktadır. Çok eskilere gitmeden yakın dönemde yaşanan Başur referandum süreci, Efrîn direnişi ve genelde Özgürlük Hareketi’nin kahramanlıklarla dolu mücadelesi buna çarpıcı örneklerdendir. HDP de bu yetersizliklere bir yenisini eklememeli, oylarının altın değerinde olduğunu bilmeli, stratejik değerdeki oylarını faşist Erdoğan’ın yenilgiye uğratılmasında değerlendirebilmelidir. Türkiye’nin demokratikleşmesindeki stratejik pozisyonunun ve stratejik oylarının ağırlığını bilerek davranmalıdır.
 

YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

HABER | KÜLTÜR-SANAT | KADIN | TOPLUM-YAŞAM | DİZİ | FORUM | DÜNYA | KURDÎ | KIRMANCKÎ | YAZARLAR | POLİTİKART | İLETİŞİM | KUNYE | REKLAM
Telefon:+ 49 6102 367690    Fax: + 49 6102 367696     Bilgi:info@yeniozgurpolitika.org     Haber:haber@yeniozgurpolitika.org
© 2016 Yeni Özgür Politika. All rights reserved.

Yorumlar