Savaşın acılarını çizdi

Türk devletinin saldırılarından nasibini alan Nusaybin’de çocukların yaşadığı korkuyu tuvallerine taşıyan Ressam Mehmet Şirin Kurt, “Çocukluğumun geçtiği sokaklar düz bir arazi haline getirilmiş ve etrafına dikenli teller örmüşlerdi. Küçük kardeşim ve Kürt çocuklarının travmalarını çizdim’’ diyor.

30 Nisan 2018 Pazartesi | Kültür-Sanat
 

EGÎD EREN

Çocukluğu devletin baskılarına tanıklıkla geçen Ressam Mehmet Şirin Kurt, Nusaybin’de iki yıl önce kardeşinin yaşadığı travma ve çocukların korkularını çizdi. Kurt, ’Anakron’ ismini verdiği resim sergisinden edilecek geliri ise mağdur ailelere ve çocuklara bağışlamak istiyor.
Mehmet Şirin Kurt genç bir ressam. Diyarbakır Güzel Sanatlar Resim bölümü mezunu olan Kurt, İzmir Güzel Sanatlar Fakültesi’nde eğitimine devam ediyor. Kurt, Anakron ismini verdiği resim sergisinde, 2 yıl önce Nusaybin’de öz yönetim sürecinde yaşanan çatışmalarda, kendi ailesinden yola çıkarak halkın yaşadığı travmaya odaklanıyor.


Mehmet Şirin Kurt

Üzerime sürülen panzeri unutmadım
“Bu çalışmaya başlamamın sebebi benim ve ailemin yaşadıkları oldu” diyen Kurt, Anakron serisinin oluşma sürecini şöyle anlattı: “Nusaybin’de çatışmalar yaşandığı süreçte İzmir’deydim. Nusaybin’de yaşadığım çocukluk dönemlerimde, her gün devletin kirli politikasına maruz kalıyorduk. 2000’li yıllarda henüz çocukken panzerin üzerime sürülüşünü unutmuş değilim. O kadar korkmuştum ki anlatılması çok güç. Bunları yaşayan biri olarak küçük kardeşimi ve ailemi de anlıyordum. Nusaybin’deki evimize her gün mutlaka birkaç biber gazı kapsülleri atılırdı. Toplum ne kadar bu gazlara alışsa da ben alışmadım. Hiç bir zaman haksızlığı hazmedemedim.



Büyüdüğüm mahalle artık yoktu
Ailem de o süreçte çok zor günler yaşadı. Bu yüzden gidip onları İzmir’e getirdim. Babamla birkaç kardeşim orada kaldı, taki kayyum atamalarıya babam işsiz kalana dek. Babamla beraber 658 çoluk çocuk sahibi emekçi, işsiz kaldı. Babamı almaya giderken büyüdüğüm mahalle artık yoktu.
Çocukluğumun geçtiği sokaklar düz bir arazi haline getirilmiş ve etrafına dikenli teller örmüşlerdi. Tele yaklaşanlar şiddete maruz kalıyor ya da gözaltına alınıyordu.

Kardeşim rüyasında sayıklıyordu
Babamı alıp İzmir’e döndüğümde herkes yattıktan sonra resim yapıyordum. Genelde gece üreten biriyim. Bir gece küçük kardeşim yatağımda uyuyakalmıştı. Kendimi resme kaptırdığım bir anda, kardeşimin rüyada sayıklamalarını duydum ve yaşadığı korkusunu hissettim. Elimdeki çalışmayı bırakıp kardeşimin korkusunu ve tüm dünya üzerinde kardeşimle aynı korkuyu yaşayan çocukları resmetmek istedim.



Tüm çocukların korkusunu resmetti
Duyguyu en yoğun yaşadığımız dönem çocukluk dönemidir. Bir çocuğun gözlerine baktığınız zaman ne yaşadığını anlayıp hissedebilirsiniz. Bu yüzden dünya tarihindeki tüm kıyımlara, katliamlara, soykırımlara ve sömürülere bakarak, kardeşimin ve tüm çocukların korkusunu resmetmeye adadım kendimi. Çocuklar neden bunları yaşıyor? Neden kirli, paslı bir kurşuna kurban gidiyor? diye kendime sorunca, farkettim ki toplumumuz ileriye değil, geriye doğru bir çöküş yaşıyor. Ekonomik krizler, sosyokültürel ve bilişsel çöküşler yaşanmaya ve artmaya başladı. Sahiplenmeyen her çığlığın sahibine geri dönmesi de mutlaktır!



Neden çocuk ve kadın yüzleri?
Kurt, tuvallerinde neden çocuk ve kadın yüzlerinin baskın olduğunu da şöyle açıklık getirdi: “Çünkü duyguyu anlayabildiğimiz ve görüp hissedebildiğimiz tek şey ‘yüz’ kısmıdır. Gözler, kaşlar ve dudaklardır. Bende bu yüzden çok fazla karmaşıklaştırmadan daha fazla detaya girmeden minimale indirgeyip duyguyu daha yalın hissettirmek istedim. Bu yüzden yüzler daha çok baskın oluyor çalışmalarımda. Anne-çocuk figürleri duygunun en yoğun halini yaşarlar.”

Berkin her şeyden önce çocuktu
Gezi sürecinde polis tarafından katledilen Berkin Elvan ile ilgili yaptığı karikatürü hatırlattığımız Kurt, “Berkin, her şeyden önce bir çocuktu. Masum ve ufacık çocukları bir koltuk sevdası yüzünden mi katlediyorlar? Koltuk savaşları olduğu müddetçe, bu kara tablolar artacak” diyerek, kaygılarını dile getirdi.



Bu tabloyu sizler yarattınız!
Savaşın ortaya çıkardığı acıları, yıkımları resimleriyle anlatmaya çalıştığını vurgulayan Kurt, “Ahmed Arif, Musa Anter ve Mehmed Uzunlar bu acıdan doğmadı mı? Acılarını sanatla anlatmadılar mı? Çok basit, belki de klasik bir örnek olacaktır: Pablo Picasso, Guernica’yı yarattığı dönemde Nazi askerleri ‘Bu tabloyu siz mi yaptınız’ diye sorarlar; Picasso ‘Hayır, siz yaptınız’ yanıtını verir.  Sanat tarihinde en çok işlenen konu savaştır. Şu an öyle bir durumdayız ki düşünmek yasak. Düşüncelerimizi ifade edebileceğimiz tek nokta sanat.”
Ressam Kurt, “Kürdistan ve Türkiye’de yaşananları sizce sanatla yeterince anlatılabiliyor mu” sorusuna ise “Aslında sanatın eksik kaldığını düşünmüyorum. Ya insanlar duyarsızlaşıyor ya da korkuya alışmaya başlıyor” karşılığını verdi.



Bağ ve Baştan Sona 

Anakron isimli resim sergisi İzmir’de sanatseverlerle buluşan Kurt’un ‘Bağ’ serisi isimli çalışması ise 3 Mayıs’ta Ankara’da sergilenecek. Kurt, “Bu seride günümüzde sosyal bağlılıkları yitirmiş samimiyetleri çizdim” diyor ve ekliyor: “Mesela ikili/sevgili, aile bağı, çocukların oyuncak bağı tamamen yok olmuş durumda. ‘Eskiden ikili ilişkiler ne güzeldi’ deriz. Büyüklerimiz, çocukluğumuzda oynadığımız oyunların artık tükendiğini söylerlerler. Şimdi herkesin elinde telefon tablet, o eski aile bağı yok olmak üzere, ikili ilişkilerde sıcak duygular yitiriliyor.” ‘Bağ’ serisi dışında bir de ‘Baştan Sona’ adlı yeni çalışması olduğunu sözlerine ekleyen Kurt, “Bu çalışmam da doğum ve ölüm ilişkisini konu alıyor. Bu seriyi Dünya Sanat Ödülü için hazırlıyorum” bilgisini paylaştı.



Zehra Doğan için

Nusaybin’deki devlet terörü ve yıkımı tuvallerine taşıyan ressam ve gazeteci Zehra Doğan’ın tutsak edilmesine de tepki gösteren Kurt, şunları belirtti: “Zehra’nın çizdiği resimlerin orijinali, devlet tarafından o dönemde çekilmiş fotoğraflardır. Zehra aynısını el işiyle resmetmeye çalışmış. Sormamız gereken asıl soru ‘Neden o fotoğrafçı tutuklanmadı da o fotoğrafı resmeden bir gazeteci/sanatçı tutuklandı?’ Muhalifsen gözlerinde ‘teröristsin.’ Cezaevlerinde yer kalmadı. Zehra Doğan’a yapılan suçlamaların asılsız ve haksız olduğunu düşünüyorum.’’

YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

HABER | KÜLTÜR-SANAT | KADIN | TOPLUM-YAŞAM | DİZİ | FORUM | DÜNYA | KURDÎ | KIRMANCKÎ | YAZARLAR | POLİTİKART | İLETİŞİM | KUNYE | REKLAM
Telefon:+ 49 6102 367690    Fax: + 49 6102 367696     Bilgi:info@yeniozgurpolitika.org     Haber:haber@yeniozgurpolitika.org
© 2016 Yeni Özgür Politika. All rights reserved.

Yorumlar