Mesele Tayyip’ten öte artık - GÜLSEREN YOLERİ


 
g.yoleri@gmail.com | 27 Nisan 2018 Cuma

GÜLSEREN YOLERİ

Hep beraber seçime kilitlendik. 24 Haziran’a kadar devam edecek bir yarışta parkura koşar adım girilmiş oldu. Memleket, Tayyip severler ve Tayyip nefret ederler olarak ikiye bölündü.
Ve muhalefetin cumhurbaşkanı adayı değilse de sloganı tek; "Tayyip’i seçtirtmeyeceğiz".
Oysa; Tayyip ve AKP’nin seçilmemesinin halen bir anlamı olsa da asıl mesele; anayasa değişikliği ve uyum yasalarıyla hükümet sisteminin tamamen değişmiş ve seçilen kim olursa olsun aynı “diktatör” koltuğuna oturacak olması. Üstelik anayasadan kaynaklı yetkilerle donatılmış olarak.
Hal böyleyken; bu seçim kararının değişik nedenleri, adaylar, ittifaklar vs. bir sürü şey de tartışılabilir tabii ki, ancak bizi bekleyen ve çerçevesini; parlamentonun tamamen işlevsiz hale getirilmesi, demokrasinin olmazsa olmazı denilen kuvvetler ayrılığının tamamen ve açıktan yok edilmesi, kanun ve anayasa yerine cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin işlerlik kazanacağı ve daha bir dolu sorun/ değişiklik içeren 16 Nisan Anayasa referandumunun oluşturduğu tehlikeleri göz ardı ederek Tayyip’i seçtirmemeye kilitlenmek, bataklıktaki bir sineğin peşinden koşmaktan farksız artık.
Ne yapalım diyeceksiniz değil mi? Bu saatten sonra yapılacak iki şey olabilir. Biri; ittifaklar konuşulurken 16 Nisan anayasa referandumunun geri çekilmesi pazarlığı yapmak (ki bunu garantiye almanın yolu Selahattin Demirtaş’ın ortak aday olarak belirlenmesinden geçer), diğeri ise; geç kalınmış olsa da, referandumla gelen değişiklilerin toplumda tekrar tartışılmasını ve seçim sonrası bu değişikliklerin geri alınmasını sağlayacak toplumsal baskıyı oluşturmak olur herhalde.
Maalesef halimiz bu. Bu şok seçim kararı bir kez daha, ne kadar yaya kaldığımızı gösterdi bize. Bunun nedeni ister iktidarın akıllı ve başarılı algı ve gündem yönetimi diyelim ister gündem belirleyebilme ya da sorun analizi yapma konusundaki yetersizliğimiz diyelim, ne dersek diyelim sonuç değişmiyor. Üzerinize alının ya da alınmayın halihazırda, Tayyip’i “Başkan yaptırtmayacağız” dan bile geride olmanın sorumluluğu var ortada. Üstelik HDP’nin 7 Haziran 2015 tarihinde vardığı bu aşamaya CHP ve ittifakları henüz varmamışken.
HDP’nin tek başına içinden çıkabileceği bir durum değil ortadaki. Ancak, Tayyip yerine Meral Akşener ya da Abdullah Gül gibileri düşünmek “kırk katır mı kırk satır mı?” diye sormaktan farksız.
CHP ise satır aralarında Cumhuriyetin eski formatına geri dönmekten söz ediyor, ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı 1996-1997 yıllarında içişleri bakanlığı yapan ve o yıllarda yaptıklarının arkasında olduğunu her zaman dile getiren ve 17 yıl boyunca MHP içinde siyaset yapan Meral Akşener’i 2. tur seçimlerde muhalefetin ortak tek aday çıkarması ile Tayyip’in seçilmesinin önlenebileceği hesapları üzerinden meclise sokuyor. (Ki Tayyip Erdoğan’ı da CHP meclise sokmuştur ve Meral Akşener 2. Tayyip vakası olarak tarihe geçme ihtimali taşımaktadır bence.)
Bu genel koşullarda muhalefetin demokrasi, hukuk, adalet, insan hakları söylemleri ve özlemlerinin sahici olduğunun bir göstergesi yok mu derseniz, mümkün derim. Ancak bu da, 2. Turda Selahattin Demirtaş’ı (aday olmasına izin verilmezse belirlenen HDP adayını) ortak aday olarak gösterip seçtirtmekle olanaklı. Başka her tür senaryo halka, özellikle Kürtlere ve muhalif kesime yönelik zulüm katsayısının artacağı anlamına gelecek çünkü.
 
YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

HABER | KÜLTÜR-SANAT | KADIN | TOPLUM-YAŞAM | DİZİ | FORUM | DÜNYA | KURDÎ | KIRMANCKÎ | YAZARLAR | POLİTİKART | İLETİŞİM | KUNYE | REKLAM
Telefon:+ 49 6102 367690    Fax: + 49 6102 367696     Bilgi:info@yeniozgurpolitika.org     Haber:haber@yeniozgurpolitika.org
© 2016 Yeni Özgür Politika. All rights reserved.

Yorumlar