HDP’nin hedefi büyük

HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, “sıfır baraj” yönteminin Meclis çoğunluğunda muhalefete alan açacağını ifade ederek, bunun da olası ikinci tur için avantaj olduğunu söyledi. Bilgen, adaylarının ikinci tura çıkabileceğini söyledi.

27 Nisan 2018 Cuma | Haber
 


HAYRİ DEMİR / SELMAN GÜZELYÜZ / MA/ANKARA

Baskın seçim kararının ardından partiler seçim kampanyaları için sahaya indi. Seçime “en hazırlıklı parti” olduğunu savunan Halkların Demokratik Partisi (HDP) de kent ziyaretlerine başladı. Son iki genel seçimin kilit partisi olan HDP, bu seçimler için de böylesi bir misyon yüklenirken, oy oranını da 7 Haziran seçimlerindeki yüzde 13’ün üzerine çıkarmayı hedefliyor.
 HDP Sözcüsü ve Kars Milletvekili Ayhan Bilgen, seçim kararıyla birlikte yaşanan ittifak tartışmaları ve HDP’nin seçim stratejisine ilişkin Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularını yanıtladı.

Seçim sürecine girdik. HDP nasıl bir strateji izleyecek ve nasıl bir planlaması var? 
 Cumhurbaşkanlığı sistemi olduğu için doğal olarak tartışma o eksende. Sandık güvenliği ile ilgili ortaklaşmak ve mümkünse 16 Nisan’da “Hayır” oyu vermiş muhalefet partilerinin demokratik bir anayasa ekseninde durması konusunda resmi olmayan buluşmalar yaptık. Geriye sadece adaylık konusu kaldı. Milletvekili seçimleri ile cumhurbaşkanlığı seçimlerini bir birinden ayırarak tartışma yapmalıyız.
 Milletvekili seçiminin tek tur olması, birinci turda Meclis çoğunluğunu elde eden eğer muhalefet olursa bunun ikinci tura büyük bir motivasyon olarak yansıyacağının farkında olunması gerekiyor. Tartışmalar, birinci turda vekillikte en güçlü tabloyu elde etmek ama cumhurbaşkanlığı seçimine de ikinci tura kazanılabilir, ortaklaşabilir bir adayla çıkmak notasında yoğunlaştırıyor.
 İkinci önemli nokta milletvekili seçimleri ile ilgili yani bir ittifak mümkün olursa bu barajı sıfırladığı için büyük bir avantaj sağlıyor. Özellikle artık oylar ile ilgili 40 civarında milletvekilinin ittifak bloğunda yani AKP-MHP bloğunda değil de muhalefette temsil edilmesini sağlıyor. Bu da az önce ifade etmek istediğim Meclis çoğunluğunu elinde tutan bir muhalefetin cumhurbaşkanlığında da şanslı hale gelmesini sağlıyor.

Bahsettiğiniz “sıfır baraj ittifakı” sağlanabilir mi? HDP’nin bu konuda tutumu nedir?
İki öneri var şu anda. Daha çok İYİ Parti sağ blokun ayrı girmesi, CHP-HDP gibi partilerin ise farklı bir blok olması yönünde. Yani muhalefette tek blok değil iki blok olsun. İYİ Parti ve Demokrat Parti, Saadet Parti ve İYİ Parti milletvekilliğinde ortaklaşsın diğerleri de kendi aralarında ortaklaşsın yönünde bir tartışma.
CHP’deki eğilim ise “herkesin tek listede ne kadar muhalefet partisi var ise kim gelmek istiyorsa illa da ittifakın bir ortak kampanya yürütmesi gerekmiyor” yönünde. Herkesin amblemi ayrı sadece oylar hesaplanırken bir toplam yapılacak dolayısı ile milletvekili paylaşımında herkes aldığı oy oranında temsil imkânı yakalayacak. Ama kimse için de baraj riski kalmamış olacak.
Şimdi ister bu iki tercihten biri olsun isterse biz bu iki tercihin dışında kalalım; bu mümkün olmasın ve biz tek başımıza girmiş olalım. Sonuç itibari ile yani bizim açımızda dışlanmanın bile büyük bir motivasyonu, getirisi olabilir. Özellikle de İYİ Parti’nin kendi cumhurbaşkanı adayını çıkarması, CHP-Saadet Partisi eğer kendi aralarında anlaşır ve sağ bir aday çıkartırlarsa bunun da şüphesiz dışlanan bir HDP’ye taşıyacağı bir seçmen profili olacaktır.
Biz ortaklaşmayı, uzlaşmayı birlikte ortak hareket etmeyi tercih ediyoruz. Cumhurbaşkanlığı konusunda ise daha çok birinci turda güçlü bir kampanyayla kendi adayımız ile girmek. Eğer imkânı varsa ikinci tura kendi adayımızı taşımak. Bu mümkün olmasa da ikinci turda daha kolay oy verebileceğimiz bir profilde ve söylemde olması için de düşüncelerimiz görüşlerimizi belirtmek.

HDP’nin dışlanmasından söz ettiniz, bunun HDP açısında nasıl bir artısı olabilir?
 Tabi biz çok açık bir biçimde kendi adayımız ile girmek konusunda hazırlıklarımızı yapmak zorundaydık. Kendi adayımız ile girmeye hazırız, bu kararlılıktayız ama bizimle açık bir ittifak, somut bir ittifak beklentisi, teması olursa da bunlara asla kapalı değiliz. Açık ve somut bir birliktelik konusunda ne ismi geçen cumhurbaşkanı adayları cesaret gösterdiler ne de siyasi partiler bu konuda cesaretli net bir tutum sergiledi. Elbette bu sürecin sonunda galiba en çok zorlanacak parti CHP olacaktır. İster Saadet Partisi ile parti dışında daha sağ profilde bir ortak aday çıkarsın, isterse kendi içinde bir aday çıkarsın her halükarda bu sürecin en zorlanan partisi CHP olacaktır. 

Resmi olmasa da bir takım görüşmeler gerçekleştirdiğinizi söylediniz, bu görüşme trafiğinde somutlaşan bir arayış oluşmadı mı? 
 Henüz değil. Takvim de çok dar. Birkaç gün içerisinde bir netliğe varılır. Çünkü ittifak yapan partilerin bunu resmi olarak YSK’ya bildirmeleri gerekiyor. Dolayısıyla çok uzun bir süre yok. Burada galiba tartışma cumhurbaşkanlığı konusunda netleşecek. Eğer CHP ile Saadet Partisi, Abdullah Gül isminde ya da başka bir isimde ortaklaşırsa, bu muhtemelen milletvekili seçimlerinde de birlikte hareket etmeyi beraberinde getirecektir. Bu ortaklaşma gerçekleşmezse Saadet Partisi, İYİ Parti ile bir ortaklaşmaya yoluna gider. Saadet Partisi bu konuda biraz da mecburi bir ittifakın içerisine girer. Çünkü yüzde 10 barajı konusunda en riskli pozisyonda olan bir parti. Dolayısıyla da birinci turda biraz da bu süreci belirleyecek olan sağ partiler. Bizim daha çok elimiz ikinci turda güçlenecek. Çünkü ikinci tura kendi adayımız çıkarsa zaten ne ala. Yani başka bir muhalefet adayı çıktığında da bizim oylarımızı almadan, bizim seçmen kitlemize hitap etmeden seçimi kazanması mümkün olmayacak. Bu Erdoğan açısında açısından da mümkün olmayacaktır.

En çok tartışılan konu Abdullah Gül’ün adaylığı, ancak halen resmi bir adaylık söz konusu değil. Akşener adaylığında net. Aday olması durumunda Gül ya da Akşener’in ikinci tura kalacağı sonuçlarda nasıl bir tutum sergilemeyi düşünüyorsunuz? 
 Kendi adayımızın da ikinci tura çıkabileceğini düşünüyoruz. CHP, Saadet Partisi ile karar alıp, parti içinde iknayı sağlamayabilir. Dolayısıyla da CHP içerisinde de kırılmalar yaşanabilir. Yani Meral Akşener’in aldığı oy ya da CHP ve Saadet Partisi’nin adayı ve bizim adayımız arasında oylar bölündüğünde çok aşağılarda bir oy oranı ile bile yani 17-18 oy oranlarında bile ikinci tura kalma imkânı doğabilir. Dolayısıyla bizim dışarıya şuanda şu isim deme imkânımız yok. Elbette ki her iki ismin de bize yönelik söylemleri, ilişki tarzları, cesaretleri, Kürt sorunu konusunda ne düşündükleri, toplumsal barışı nasıl anladıkları, inanç özgürlüğü, eşitlik gibi konularda nasıl bir yaklaşım sergileyecekleri ile bunu ortaya koyacaklar. Bizim bu konuda kamuoyuna bir deklarasyonda bulunmamız elbette doğru olmaz.

HDP kendi adayıyla Cumhurbaşkanlığı seçimlerine girecek. Muhtemel ismin de Demirtaş olacağı konuşuluyor.
 Kendisinin bir irade beyanı var ki bu kamuoyuna zaten yansıdı. Parti kurullarımız, dost kurumlar ve bileşenlerimiz ile kurulan temaslarda da en öne çıkan isim konumunda. Şüphesiz takvim, yani süreç tamamlanmış değil. Yargılamalarının hukuki açıdan bir sorun olmayacağı, en azında bu dar takvim sürecinde bir sorun olmayacağı yönündeki eğilim ağır basıyor. Dolayısıyla bu anlamda bir risk olmadığında genel eğilim elbette ki belirleyici olacaktır. Başka isim önerileri de var.

Diğer adaylar da aşağı yukarı netleşti gibi, ne zaman deklare edilecek?
 Yasal takvimi ve diğer gelişmeleri de gözetmek durumundayız. Burada temas etmekte gecikmemeliyiz ama ilan etmekte de acele etmemeliyiz. Yani kendi önümüzü kesecek taktik hatalar yapmamalıyız. Mümkün olduğunca tartışmaları olgunlaştırmak; diğer partilerin de nerede, kimin üzerinde ortaklaştıklarını görmemiz gerekiyor. Bu süreç bitmeden bir deklarasyon tercih edilmeyebilir.

 Anladığımız kadarıyla yargılama süreci de bu sürecin bir belirleyeni oldu. Demirtaş’ın adaylığının açıklanması ve ceza alması HDP açısından bir risk değil mi? Bun karşı yedek bir aday formülü arayışınız var diye duyduk. 
 Şimdi adaylık kesinleşmeden bir ceza alması durumunda ki o teknik olarak imkânsız. Duruşma 30 Nisan’da ve 4-9 Mayıs da adaylıklar için son tarih. 4-5 gün içerisinde daha mütalaa verilecek. Mütalaaya karşı savunma yapmak için süre istenecek. Yani adaylık kesinleşmeden önce bir karar çok kolay gözükmüyor, başka sürprizlerle karşılaşmazsak. Dolayısıyla adaylık kesinleştikten sonra da sonuç itibariyle sandıkta bir protesto tavrını geliştirebilecek bir durum yok. Sadece mazbatasını yani birinci turdan ikinci tura kalırsa, ikinci turda da kazanırsa mazbatasını alamama gibi bir durum ortaya çıkacak. Onun dışında bir risk görülmediği için yedek aday gibi bir takım tedbirler yapmayı gerektirmeyecek bir durum gibi okuyoruz.

Muhalefetteki arayışların, tartışmaların AKP-MHP cephesinde bir panik-telaş yarattığı tartışmaları var. Buna katılıyor musunuz, bu konudaki sizin gözleminiz ne? 
Seçimi neden bu kadar dar bir takvim koyduklarına dair çok uzun analizlere gerek yok ama şunu net olarak ifade etmek mümkün. Sıkışmış olan, acele karar vermiş olanlar onlar. Dolayısıyla bu telaş son derece anlaşılır bir telaş. Hedef muhalefetin kolay organize olamaması, tartışamaması, ortaklaşamamasıyla ilgiliydi. Muhalefet de bu konuda cesur ve öngörülü davranırsa şüphesiz muhalefetin bu tuzağa düşmemesini iktidarın bu oyununu boşa çıkartılmasını sağlayacak.
 Bir başka nokta her ne kadar bir MHP–AKP ittifakı matematiksel olarak rakamları son aldıkları oyları alt alta yazarak bir hesap kitap yapılıyorsa ya da anketlerde plan yapılıyorsa da şu da görülüyor; bu ittifaktan rahatsız olan bir kesim var. Hem AKP içerisinde bu ittifaktan rahatsız olup, başka davranışlar sandıkta başka tercihler sergileyecek çok net bir seçmen var. Kendi yaptırdıkları anketlerde bile gözüküyor. İktidar partisinin yaptırdığı iki farklı ankette bunu gördüm. İkincisi MHP’nin oyları 6 puan civarında gösteriliyor. Anketler bu 6 puanın yüzde 30’a yani 2 puanın her şart altında Erdoğan’a gitmeme ihtimali taşıyan tepkiler veriyor. Dolayısıyla da bu tabloda birinci turdan çıkmak çok kolay gözükmüyor. Hele çok aday olduğunda çıkmak nerdeyse imkânsızlaşıyor. Biz birinci turda ikiden fazla adayın olmasının muhalefet lehine bir avantaj oluşturacağı düşüncesindeyiz. İktidar birinci turda kazanamadığında hele bir de parlamentoda çoğunluk muhalefete geçtiğinde daha büyük bir panik daha büyük bir telaşla yeni yanlışlar yapma refleksi geliştirebilir.

Bu paniğin bir kaynağı olarak CHP’li 15 ismin seçim yeterliliği için İYİ Parti’ye geçmesi olarak değerlendiriliyor. Bu çıkışa dair değerlendirmeleriniz neler? 
 Burada muhalefetin bir dayanışma sergilemesi elbette siyasi ahlak açısından önemli. Sonuçta yargı bir partinin kongre sürecine açıkça destek verdi. MHP kongresini kastediyorum. Muhalefetin imza toplaması ve çeşitli girişimleri bir biçimde boşa çıkarıldı, bir parti kuruluşu gerçekleşti. Bu parti, yasalarda yazan takvime uygun biçimde de kendince kongrelerini yaptı iddiasında bulunuyor. Sonuç itibariyle bu partinin seçimlere girememesi yönünde bir plan yapılıyordu. Muhtemelen iktidarın iki blokunun üzerinde uzlaştıkları konulardan bir tanesiydi. Şimdi bunu boşa çıkaracak bir hamle yapmak muhalefet açısında önemli bir çıkıştır. Şüphesiz siyaseten yapılabilir, tutarlılığı açısında tartışılabilir. CHP bunu başkaları için de yapar mıydı? Tartışması yapılabilir ama sonuç itibari ile muhalefetin elini güçlendiren ve iktidarı telaşa düşüren bir gelişme oldu. Yine Saadet Partisi ile ilgili de böyle bir gelişme beklentisi var. Ne kadar mümkün olur bilmiyoruz. Tüm bunlar tabi siyasetteki engellemelere karşı arayışlardır. Yani sürprizleri beraberinde getirebilir..

YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

HABER | KÜLTÜR-SANAT | KADIN | TOPLUM-YAŞAM | DİZİ | FORUM | DÜNYA | KURDÎ | KIRMANCKÎ | YAZARLAR | POLİTİKART | İLETİŞİM | KUNYE | REKLAM
Telefon:+ 49 6102 367690    Fax: + 49 6102 367696     Bilgi:info@yeniozgurpolitika.org     Haber:haber@yeniozgurpolitika.org
© 2016 Yeni Özgür Politika. All rights reserved.

Yorumlar