Erdoğan’ı kim devirecekten çok Erdoğan’ın devrilmesi önemli! - VEYSİ SARISÖZEN


 
26 Nisan 2018 Perşembe

VEYSİ SARISÖZEN

Türk siyaseti öylesine sıkıştı ki, insan ünlü filmi hatırlamadan edemiyor: “Tabutta Rövaşata!” Seçime iki ay kalmış ve partiler tuhaf hareketler yapıyor.
Son gelişme, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün adaylığı. Olacak mı, olmayacak mı bilmiyoruz. Ama bu adaylık gerçekleştiği zaman bilelim ki “erken seçim” kararının dayandığı bütün siyasi dengeler “tabutta rövaşato” atmış olur.
Böyle bir “adaylık”, yekpare devlet çetesi karşısında kazanılması neredeyse imkansız olan erken seçimi bir anda Erdoğan’ın aleyhine çevirebilir. Bunun nedeni açıktır: AKP içinden Erdoğan’a karşı çıkacak bir alternatif, devlet aygıtını o anda böler. Seçim hilesinin merkezi olan Yüksek Seçim Kurulu o anda ayrışır. Ayrışma ise seçim hilelerini önleme imkanı verir. Bürokraside yüz Erdoğancıya karşı on Gülcünün ortaya çıkması bütün “gizliliği” bozar. Erdoğan adına suç işlemeye kal kışacak olan bürokrat kendisini yarın ihbar edecek olan Gülcü bürokratın kim olduğunu bilemez. Bilmemek suçluyu korkutur.
Ama daha önemlisi Gül’ün adaylığı, küresel güçlerin ve onlarla bağlı Türk sermayesinin Erdoğan’a karşı alternatif arayışında acele ettiğini gösterir. Avrupa Konseyi’nin “seçimleri erteleyin” çağrısı etkisini gösteriyor. Saray’da büyük bir panik var.
Bugünkü koşullarda Erdoğan kendisini “gerçek demokratik bir alternatife” karşı tepeden tırnağa silahlandırmış, her türlü hukuki ve hukuk dışı önlemleri almış, “baskın seçim zaferi” için “iç savaş” da içinde bütün mel’un güçleri örgütlemiştir.
Ama onun zayıf noktası, Erdoğan karşıtı bir “sistem içi” alternatifin ortaya çıkmasıdır. Bu çıktığı an, Erdoğan’ın işi biter.
Bitince ne olur? Sistem varlığını sürdürür. Erdoğan’ın yerine gelecek olan “sistem içi alternatif” en iyimser tahminle sınırlı bir demokrasiye “yumuşak geçiş” süreci başlatır. Bu da aynı zamanda “radikal demokratik çözümleri” geriletmek anlamına gelir.
Ancak “faşizmden sınırlı demokrasiye geçiş”, aynı zamanda “radikal demokrasi güçlerine” büyük fırsatlar da sağlar. Şimdi seçim sürecinde saflarını sıklaştıracak olan bu güçler, faşist diktatörün devrildiği gün, “faşizmden radikal demokrasiye geçiş sürecinin” başlatıcısı olabilirler. Her “geçiş süreci” karşı devrimci tehlikelere de, devrimci imkanlara da gebedir.
Tekrar güncele dönersek:
Abdullah Gül’ün adaylığı hakkında çok şey söylenebilir. Ama bir tek şu söylenemez: “Gül’le Erdoğan arasında kalırsam Erdoğan’a oy veririm.”
Bu abuk sabuk laf, CHP’nin ünlü ismi İnce’ye ait. Cumhurbaşkanlığı adaylığına hazırlanan İnce, ya gerçeklik duygusunu yitirdi “aday olursam kazanırım” diye zırvalıyor, ya da dediği gibi bir “ters denge” ortaya çıktığında, Erdoğan’ın safında yer almaya hazırlanıyor. 
Hiç bir muhalefet partisi böyle bir akılsızlık yapamaz. Gelişmelerin neler göstereceği henüz belli değilse de, bu kritik aşamada muhalefetin, elbette en çok da HDP’nin de içinde olduğu demokratik güçlerin böyle uyduruk „vetoculuklara“ daha en baştan karşı çıkması gerekir.
Gül alternatifi elbette “demokratik alternatif” değildir ve olamaz. Ama eğer gerçek demokratik güçler devrimci bir atılım için hazırlıklarını yapabilirlerse, „Gül’ün Başkan Olması“ değil, „Erdoğan’ın devrilmiş olması“ asıl „demokratik alternatif“ hedefinin önünü açar.
Demokratik güçler „Gül’ün adaylığına“ değil, ama ister Gül, ister Kılıçdaroğlu, ister Akşener tarafından düşürülecek olan „Erdoğan’ın devrilmesine“ destek vereceklerdir.
Selahattin Erdem şöyle yazdı:
„Türkiye’de erken seçim tartışması gündeme gelmiş bulunuyor. Erdoğan-Bahçeli faşist ikilisi de bu ortamdan yararlanıp iktidarını koruma çabası yürütüyor. Dikkat edilirse, esas olan Kürdistan’ı işgal ve Ortadoğu’da savaştır. Bu durumda söz konusu seçimler işgal ve savaşın üzerini örtmeye çalışan asma yaprağından öte bir değere sahip değildir. Kürdistan’ı özgür ve Ortadoğu’yu birlik yapacak Birleşik Ortadoğu Demokratik Devrimi gelişerek sürece el koymadıkça savaş, işgal ve bölünme derinleşecektir.”
Evet, şimdi biz, „işgal, savaş ve faşizm üzerindeki asma yaprağının“ egemenler arasındaki çelişki rüzgarıyla kımıldamaya başladığını görüyoruz ve şimdi seçimlerden sonuç almak için eksik olan faktörün de hızla olgunlaşmakta olduğunu hissediyoruz.
Ne demiş büyük teorisyen: „Demokratik devrimin zaferi için Yalnız aşağıdakilerin eskisi gibi yaşamak istememesi yetmez, iktidardakilerin de eskisi gibi yönetemez olması gerekir.“
Oraya doğru gidiyoruz.
 
YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

HABER | KÜLTÜR-SANAT | KADIN | TOPLUM-YAŞAM | DİZİ | FORUM | DÜNYA | KURDÎ | KIRMANCKÎ | YAZARLAR | POLİTİKART | İLETİŞİM | KUNYE | REKLAM
Telefon:+ 49 6102 367690    Fax: + 49 6102 367696     Bilgi:info@yeniozgurpolitika.org     Haber:haber@yeniozgurpolitika.org
© 2016 Yeni Özgür Politika. All rights reserved.

Yorumlar