Din adına Efrîn işgali - Hafız Ahmet TURHALLI


28 Nisan 2018 Cumartesi | Forum
 
Ocak ayından itibaren çoğunlukla Kürtlerin yaşadığı bir ilçede, hiçbir vicdanın tahammül gösteremeyeceği dengesiz bir savaş yaşanıyor. Bu savaşın bir tarafında işgalci, zalim, sömürgeci bir Turan devleti ve hükümranlar, diğer tarafında yıllardır yaşam, kimlik, sosyal, siyasal ve dini hakları ellerinden alınmış bir toplum. Din kardeşliği, demokrasi ve cumhuriyet adına sömürgeleştirilen, hakları ellerinden alınan bu erdemli toplum, bütün zorbalığa ve orantısız şiddete karşı teslim olmamış, tarihin her kesitinde kıyama kalkmış ve esareti asla kabul etmemiştir.
Zalim ve işgalcilerin iç ve bölge politikası din kardeşliği kullanılarak geliştirilmiştir. Dışta ise sömürü ve işgali planlayanlar, dünyaya iktidar kuran Batılılar ve dünyada hükümranlık kumuş olanlardır. İsviçre’nin Lozan kentindeki antlaşma (24 Temmuz 1923 yılında imzalandı) ile Kürdistanımız dört parçaya bölündü. Bizi sömürenlerin toplumsal kesimleri ve söylevleri dini olsa da gerçeğinde ülkemizi parçalayanlar ve parçalanma siyasetini yerleştirenler, dini ve etnik kesimleri bu trajik duruma düşürenler, iktidar sahipleri olan hükümranlardırlar. Bu acıların ve trajedilerin sorumluluğu, dünyada hükümranlık yapanların ve onların işbirlikçileri olan yerel yöneticilerin boynundadır.
Bu tarifi zor acıların halkımıza yaşatılmasına sebep olanlar, insanlık ve dinlerin de yegane düşmanlarıdır. Batı’ya ve iktidar sahiplerine maddi ve manevi değerlerimizi peşkeş çekenler, can, mal, din, namus ve neseb gibi kutsallarımızı da ortadan kaldırmışlar. İktidar sahiplerinin maşaları, içimizdeki din tacirleri ve işbirlikçilerdir. Aklını kullanmayarak bunların peşlerinden gidenlerin sorumluluğu da dinen ağırdır. İslam inancına göre bir münker ya da zulmün oluşmasında ve gelişmesinde zalim ne kadar suçlu ve günahkar olsa da ona karşı çıkmayan ve sessiz kalanlar da onlar kadar günahkardır.
Kur’an ezilmişliğini kabullenip mücadele etmeyenler hakkında şöyle der: “Melekler kendilerine zulmeden kişilerin canlarını aldıklarında, onlara ‚ne işte idiniz? derler. Onlarda: ‘Biz yeryüzünde zayıf kimselerdik’ derler. Melekler: ‘Allah’ın yeryüzü geniş değil miydi, sizde oraya hicret etseydiniz ya?’ derler.
İşte bunların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü gidiş yeridir.” Nisa Suresi 97
Zulme karşı kendilerini örgütlemeyenler, kendi elleri ile bu dünyada cehennemi yaşayacaklar. Zulmün gelişip serpilmesine sebep olduklarından dolayı ahirete de cehennem azabına müstahak olacaklar. Ayet zulme karşı mücadele etmeyi dinin esası olarak anlatırken, baskı ve zulme karşı mücadelenin zaman ve mekanı olmadığını, bunun her koşul ve mekanda yapılmasının dini fariza olduğunu söyler.
Mazlum ve mustazzaf Kürt halkının kahır ekseriyeti Müslümandır. Bu inanç birlikteliği Kürt toplumunun, asimilesi ve işbirlikçiliği için tarihte ve günümüzde yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Kürt ulema sınıfının Kürdistan medreselerindeki çabaları, İslam tarihini okuyanlar tarafından biliniyor. İşbirlikçi olmayan ve ruhunu sömürgecilere satmayan ulemanın duruşu, dine, insanlığa, dindarlara ve Kürt milletine değerli katkılar sunmuştur. Mevlana Halit, Şeyh Abdulkadir Geylani, İmam Ebu Hanife, İbnul Esir bunlardan sadece bir kaç tanesidir. Kürtlerin ve Kürdistan coğrafyasının İslam alemine kazandırdığı komutan ve askeri dehalar da Eba Muslimi Horasani ve Selahaddini Eyyubilerdir.
Bu tarihi kişilikler İktidar sahiplerini korkutmuştur, bu karekterlerden kaynaklı, dünya hükümranları, Kürt milletinin gerçek ulema ve önderlerine mesafeli yaklaşmış ve Kürt halkının mücadelesini engellemek için mutlak teslimiyet içinde olan Arap, Fars ve Türk iktidarlarını desteklemiş.
Bu tarihi yaklaşımlar günümüzde de sürdürülmektedir. Şeyh Said’i, Seyid Rıza’yı, Kadı Muhammed’i ve Sayın Abdullah Öcalan’ı dünyada yalnızlaştırmanın ve onların şahsında halkımıza acımasız komploların başka da tarifi yoktur. Kırk milyondan daha fazla bir nüfusa sahip olan kadim Kürt milletinin statüsüz bırakılması bizim bu görüşlerimizin de ispatıdır.
Suriye’nin bir kaç yıllık savaş ve yıkımında, kendini Suriye BAAS rejimi, katil çete örgütlerinden korumuş, bir barış kardeşlik vatanı haline gelmiş Efrîn, aynı zamanda kendi nüfusundan daha fazla mülteciye de kucak açmıştır. Barış kardeşlik ve huzur adası olan bu şehire dünya hükümranları olan, Rusyasından Amerikasına, İranından Türkiyesine kadar bütün zalim iktidarların öfkesini adilane yaşam tarzından dolayı bir kez daha üzerine çekmiştir. Adalet arayışçıları olan Kürtlerden bütün zalimler korkuyor.
Bizim dikkatimizi çeken ise İslam adının kullanılarak bu barış şehrine katliamın uygulanmasıdır. Erdoğan ve Hamaney, biri Sünni biri de Şii olan iktidarı şefleridirler. İkisi paralı hoca ve şeyhleri, Diyanet, tarikatları, parti ve cemaatleri, İslam adını kullanarak burdaki insanların canlarına kast ettiler, mallarını ganimet olarak gasp ettiler, Efrîn’de yaşayanların namuslarına el uzattılar, mabet, mezarlık ve doğasını tahrip etti. Bunları yaparken, Putin’le beraber hareket ettiler. Amerika, Avrupa ve dünya iktidar sahiplerinin desteğini alarak, yıkım ve vahşet uyguladılar.
“Vahşet uygulayanları Müslüman, vahşete maruz kalanları da kafir ilan ettiler. Ama zulmedenler, kendilerine söylenen sözü bir başkasıyla değiştirdiler. Biz de o zalimlerin yaptıkları bozgunculuğa karşılık, üzerlerine gökten iğrenç bir azap indirdik.” Bakara 59
Kafirler... Onlar zulmedenlerdir. Bakara 254
Allah, zulmeden bir kavmi hidayete erdirmez. Ali İmran 86
Gerçek şu ki, inkar edenler ve zulmedenler, Allah onları bağışlayacak değildir, onları bir yola da iletecek değildir. Nisa 168
Allah’ın laneti zalimlerin üzerinedir. Hud 18
Zulmedenlere eğilim göstermeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka velileriniz yoktur, sonra yardım göremezsiniz. Hud 113
Âişe radiyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kim bir karış miktarı bir yere haksız olarak zulümle sahip olursa, o yerin yedi katı boynuna geçirilir.”
Buhârî, Mezâlim 13, Bed’ül-halk 2; Müslim, Müsâkât 139-142. Ayrıca bk. Tirmizî, Diyât 21
Bu ayet ve hadisler bize olay ve olguları, İslam ve karşıt islamı anlamamız açısından yeteri derecede bilgi sahibi yapmaktadır.
Efrîn’i yakıp yıkanlar ve onlara destek verenler öylesine hakikatı çarpıtıyorlar ki, Karşıt İslamı, İslam yerine ikame ettiklerinden emin görünüyor. Bu bir münafıklıktır ve Kur’an elimizdedir. Bir Müslüman, Yahudi komşusundan borç alır. Fakat ödeme vakti geldiğinde borcunu inkar eder, komşusunu yalancılıkla suçlar. Tartışma büyür. Birlikte Kadı’ya giderler. Borcu veren Yahudi, komşusuna güvendiği için senet almamış, şahit de tutmamıştır. Bu şartlar altında Kadı hükmedemez. Geriye sadece mübahele kalır.
Müslüman hiddetle, “Eğer bu hüccetim doğru değilse İlahî, Yahudi olarak öleyim” der.
Yahudi’nin mübahelesi ise ilginçtir: “Tevrat’a yemin ediyorum. Eğer hilafım varsa, senin gibi Müslüman olayım.”
‘Sizin gibi müslüman olmak’ Şeyh Sâdî-i Şirazî’nin duyduğunda “güleceğinin geldiğini” söylediği bu yemin, ahlakı olmayan bir dindarlığı tanımlıyor.
Hırsız ve gaspçı bir Müslüman. Yalancı ve iftiracı bir Müslüman. Kibirli ve kindar bir Müslüman. Zorba, zalim ve katil bir Müslüman. Allah’tan korkmayan bir Müslüman… Hakperest değil liderperest, güçperest, menfaatperest ve kaçınılmaz olarak putperest bir Müslüman. İman kalbine ya hiç girmemiş, ya da girmiş de barınacak yer bulamamış bir Müslüman, gayr-ı Müslüman. “İşte İslam’ın en korkunç belası bu karşıt islamdır”. Devlet ve iktidar denilen aygıt sloganlar ve renklerle kitleler oluşturu, bu kitlelerin ciğeri yanık, futbol takımı taraftarları gibi, fakat aklı sönük Müslümanları sömürme çarkı görevi görür.
Bugün Turan Türk devleti başta olmak üzere İran’ı ve İslam adını kullanarak iktidar olan bütün kesimler, inananlar arasında bir nifak kimliği, dini ferasetten, akıldan, ilimden saf itikada kadar, her davranış ve ameli ile İslam karşıtlığını yapar. Küfre, zulme ve dalalete sürükler. Akıl sahibi insanlara “Demek İslâm dedikleri buymuş!” hissini verir. Bir tek gayri müslimlere değil, Müslümanlara da İslamofobi yaşatır. Birbirlerine zulmü tavsiye edenler, şerde, tecavüzde, gaspta, talanda, katletmekte, Fetih Suresi ve camileri ahlaksızca kullananlar, bu zulüm ve vahşette yardımlaşanlar düşünsün. Gerçek dindarlara ve İslam aleminde adalet savaşı veren Kürt halkı ve Efrîn halkına, tuzak hazırlayıcılar ve çukur kazıcılar düşünsün. İslam adına Karşıt İslamı yerleştirmeye çalışanlar düşünsün. Bizler Peygamberimiz gibi, Sahabe-i Kiram gibi, Hazreti Hasan, Hüseyin gibi, 12 İmam gibi, Ebu Hanife, Ahmet bin Hanbel Hazretleri gibi, Abdülkadir Geylanî ve bilumum İslam’a inanan İslam önderleri ve dürüst Müslümanlar gibi doğru İslam’ın ortaya çıkarılması için zulme ve zorbalığa karşı direnmeyi esas alalım. Onların uçağı, tankı ve devletleri varsa bizlerin de imanı ve haklılığı vardır.
Efrîn, Karşıt İslam ve Gerçek İslamın da ortaya çıkmasına vesile olmuştur.
 

YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

HABER | KÜLTÜR-SANAT | KADIN | TOPLUM-YAŞAM | DİZİ | FORUM | DÜNYA | KURDÎ | KIRMANCKÎ | YAZARLAR | POLİTİKART | İLETİŞİM | KUNYE | REKLAM
Telefon:+ 49 6102 367690    Fax: + 49 6102 367696     Bilgi:info@yeniozgurpolitika.org     Haber:haber@yeniozgurpolitika.org
© 2016 Yeni Özgür Politika. All rights reserved.

Yorumlar