Darbeden önce ‘kontrollü darbe’ seçimden önce ‘helikopterlisi’.. VEYSİ SARISÖZEN


 
30 Nisan 2018 Pazartesi

VEYSİ SARISÖZEN

28 Nisan 2018. Bu tarih „erken seçim“ öncesi, seçimler yapılmadan, seçimlerde Erdoğan’ı düşürmenin (kendisi „güçsüz“) en güçlü adayına ve muhalefetin „çatı ittifakına“ karşı bir eşi tarihimizde yaşanmış olan darbenin tarihidir.
Darbenin başı diktatör Erdoğan’dır. Darbeyi yapanlar, bir helikopter dolusu silahlı korumalarıyla birlikte Abdullah Gül’ün konutuna „indirme yapan“, Genelkurmay Başkanı Akar ve Saray’ın karanlık dehlizlerindeki „esrarengiz“ Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Kalın’dır. Gül 25 saat boyunca bunlar tarafından tehdit edildi ve sonunda adaylıktan çekilmek zorunda kaldı.
Bizim kimi HDP’lilerin de (Ayhan Bilgen’i tenzih edelim, çünkü o tweetinde bu bir postmodern darbe gibi“ demişti) „mutabakat pazarlığı yaptı, olmayınca kaçtı“ türünde yaptıkları yorumlar, Cumhuriyet gazetesi dışında tüm medyanın „helikopterli darbeyle“ ilgili haberleri vermemeleri gibi darbeyi görmemizi zorlaştırdı. Medyanın bu akıl almaz darbe hakkındaki suskunluğu Gül’e karşı topyekün bir devlet darbesi yapıldığının en açık kanıtıdır.
Mutabakat neden olmadı? İyi Parti neden mutabakata yanaşmadı?
Bunu anlamak için arada kaynayan şu habere dikkat çekelim: „İyi Parti Balıkesir Milletvekili İsmail Ok, ‘Türk siyasetinin önünü açan, demokrasinin, hukukun, adaletin yılmaz savunucusu bir yeni partinin liderine suikast girişimi olacağı bilgilerini almış bulunuyoruz’ dedi.“
Devlet darbesi, en güçlü adayı çekilmeye zorladı, en güçsüz aday Akşener’i ise aday olmaya mecbur etti.
CHP, beni şaşırtan bir tutum takındı. Darbeyi açık etti.
Aşağıdaki açıklama CHP Grup Başkan Yardımcısı Engin Altay’dan geldi: „Sayın Cumhurbaşkanı AKP Genel Başkanı sayın Gül’ün adaylığından oldukça rahatsız olmuş olabilir ama müdahale çok vahim. Demokrasimiz adına çok vahim. Ben hep söylerim demokrasimize 27 Mayıs’ta, 12 Mart’ta, 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta, 27 Nisan’da ve 15 Temmuz’da 20 Temmuz sivil darbe olmak üzere 7 müdahale gerçekleşti bu sekizincidir. Bu tavır bu duruş şudur; 28 Şubat’ın bir parça hafifi, 27 Nisan’ın e - muhtıranın çok daha ağırıdır. Ve bu ziyaret otomobille gerçekleştirilmiş değil, bendeki bilgilerin doğruluğu kesin. Bu ziyaret bir helikopterle sayın Gül’ün konutunun bahçesine inilerek yapılmış bir ziyarettir. Bu açık bir muhtıradır.“
CHP Genelbaşkanı bu darbeyi „yeni vesayet“ rejiminin kanıtı saydı. Şöyle konuştu:
„-Bu ülkenin Genelkurmay Başkanı ve Saray sözcüsü birlikte Abdullah Gül’e gittiler. Haber doğru ama gazeteciler yazamıyor. Bir internet sitesi genel yayın müdürü haberi koydu ve işinden edildi. Haber doğru mu doğru, ama gazeteciler yazamıyor. Bu dramatik tabloyu hiçbir gazetecinin unutmaması lazım. Cumhurbaşkanlığı adayının tartışıldığı süreçte Saray’ın Sözcüsü ve Genelkurmay Başkanı’nı Abdullah Gül’e gönderemezsiniz. Hala elle tutulur bir açıklama yapamadılar. Efendim ‘Suriye konusunu açıklamak için gönderdik’ diyorlar. Saray’ın sözcüsünün ne işi var orada? Bu ülkenin dış işleri bakanı yok mu?“
Seçim olmadan, seçimin muhtemel sonucuna karşı darbe yapılmıştır. Seçimde Erdoğan’ın devrilmesi durumunda planlanan darbe „erkene“ alınmıştır. „Erken seçim“ ve „erken darbe“ faşist rejimin zorla iktidarda kalmak için attığı adımlardır. Bu darbe AKP, MHP, Ergenekon ve İyi Parti içindeki 27 Mayıs cuntasında yer alanların „oğullarının“ darbesidir. Aşağıdaki laflar, 27 Mayıs’ta Menderes’e karşı darbe yapan cuntanın genç elemanı ve Milli Birlik Komitesi üyesi Kurmay Yüzbaşı Muzaffer Özdağ’ın oğlu Yeni Partili Ümit Özdağ’a aittir:
„Gül bir proje olarak geldi. Bu proje kapsamında Gül’ün paraşütle Erdoğan’a rakip olması için çok boyutlu baskı yapıldı. Hiç tahmin etmediğimiz yerlerden odaklardan kişilerden telkinlere muhattap olduk İyi Parti olarak. Fakat sayın Akşener çok sert ve kararlı bir şekilde bu mümkün değil dedi. Böylelikle Gül projesi doğmadan öldü.“
Akşener’in „kararlı“ tutumunun altında „suikast“ tehdidinin yattığını yazmıştık.
Laf madem 27 Mayıs’tan açıldı, Gül’e karşı darbeye ilham kaynağı olan bir başka „darbeden“ söz edelim:
„Sene 1961. 27 Mayıs darbesinin ardından TBMM’de Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak. Aday cunta başı Cemal Gürsel. Eski DP’nin devamcıları onun karşısına Prof. Ali Fuat Başgil’i aday gösterirler. Başgil yurtdışından Türkiye’ye gelir. Ve gelir gelmez, Sıtkı Ulay ve Fahri Özdilek paşalar onu Başbakanlığa çağırırlar. Adaylıktan istifasını isterler. Başgil direnir. Bunun üzerine… Okuyalım:
Bunun üzerine Sıktı Ulay kısaca: „Cemal Gürsel Paşa’nın karşısında başka bir adaylığa asla müsaade edemeyiz… Biz size cuntadan aldığımız emri tebliğ ediyoruz. Kabul edip etmemek size aittir. Lakin kabul etmezseniz sizin hayatınızı garanti edemeyiz. Bunu açık söyleyelim. Netice bununla da kalmayacak. Meclis açılmadan dağılacak, seçimler iptal edilecek, partiler kapatılacak ve askeri idare devam ettirilecektir.“ Ulay devamla şöyle konuşur: „Sizi Cumhurbaşkanlığı arabası alıp Köşk’e götürmeyecek, aksine bir cipe bindirilerek Etlik’e götürüleceksiniz; orada yeriniz hazırlanmıştır. Belki de Etlik’te gömülebilirsiniz.“ Bu sırada paşaların tabancaları masada durmaktadır.
Ali Fuat Başgil adaylıktan çekilir ve yemin bile etmeden Samsun’dan seçildiği Senatörlükten de istifa ederek Cenevre’ye döner.
Devam edeceğiz.
 
YENİ ÖZGÜR POLİTİKA


HABER | KÜLTÜR-SANAT | KADIN | TOPLUM-YAŞAM | DİZİ | FORUM | DÜNYA | KURDÎ | KIRMANCKÎ | YAZARLAR | POLİTİKART | İLETİŞİM | KUNYE | REKLAM
Telefon:+ 49 6102 367690    Fax: + 49 6102 367696     Bilgi:info@yeniozgurpolitika.org     Haber:haber@yeniozgurpolitika.org
© 2016 Yeni Özgür Politika. All rights reserved.

Yorumlar