Boş ver seçilenin ne yapacağını kendin ne yapacaksın onu söyle - VEYSİ SARISÖZEN


 
27 Nisan 2018 Cuma

VEYSİ SARISÖZEN

Dünkü yazımıza devam edelim. Devam ederken, Kur’an okumaya başlayan mü’minin “Bismillahirahmanirrahim” demesi gibi ilk cümleyi bir kere daha tekrar edelim: Bu seçim gayrı meşrudur. CHP, bütün dünyanın da gayrı meşru saydığı bu seçim kararına “evet” diyerek demokrasi mücadelesine bir kere daha ihanet etmiştir. Erdoğan seçimi zorbalıkla ve hileyle aldığı gün, milyonlarca seçmenin “biz bu seçim sonucunu tanımıyoruz” deme iradesine ağır bir darbe indirmiştir. Ama daha büyük darbeyi, “tüm muhalefetin seçimleri boykot etmesini” önlemekle kalmayıp, halkın milyonlar halinde alanlara akması ve başkanlığı gasp eden diktatöre karşı “nihai” mücadeleyi başlatması imkanını sabote etmiştir.
HDP ise CHP tabanında var olan tepkiyi güçlendirmeyi ve CHP yönetiminin bu ihanetini geriletmeyi ne yazık ki başaramamıştır.
Olan olmuştur.
Şimdi seçimlere odaklanma zamanı.
İyi de nasıl odaklanacağız?
Odaklanma “gaz” vererek olmaz.
Muhalefete şu ana kadar bizim cenah, “CHP, SP, İyi P ve AKP içi muhalefet olarak bir çatı adayında anlaşın; biz birinci turda kendi adayımız Selahattin Demirtaş’la seçime katılsak bile, ikinci turda kim ikinci sırada ise, onun adına, geçmişine, geleceğine bakmadan, faşist Erdoğan’ı devirmek için, o adayı kesinlikle destekleyeceğiz, bizim adayımız ikinci sıradaysa siz de bizim adayımızı destekleyeceğinizi açıklayın” demedi?.. Zaman su gibi akıyor.
Ve muhalefet akan suya dalgın, yorgun ve argın bakıyor.
Örneğin neden bu birbiriyle anlaşabilecek çapta, kıratta, fıtratta olan söz konusu üç parti Abdullah Gül’ün adaylığında anlaşamıyor?
Bizim, sosyalistlerin, Kürt özgürlükçülerinin Gül’den zırnık beklentisi yok. Karşımıza “Gül mü Erdoğan mı?”, “Kılıçdaroğlu mu Erdoğan mı?” ya da “Akşener mi, Erdoğan mı?” ikilemi çıktığında demokratın tutumu açık olmalı. Elbette örneğin Gül hakkında manasız yakıştırmalara gerek yok. Onun “demokratlığı” ya da “siyasetçi olarak değeri” hakkında tek kelime etmek gereksiz. Bizi ilgilendiren Erdoğan’ın devrilmesidir. Başka da bir şey değil. “Erdoğan mı, Gül mü?”, “Erdoğan mı, Akşener mi?” ya da “Erdoğan mı, Kılıçdaroğlu mu?” ikilemi karşımıza çıktığında bizim oyumuz, ne Gül’e, ne Akşener’e, ne de Kılıçdaroğlu’na “evet” olmamalı, “Erdoğan’ın devrilmesine evet” oyu olmalı. Demirtaş’ın Recep’i devirmesi elbette “çift katlı ekmek kadayıfı” olur. Ama henüz “kadayıfın altı kızarmadı.”
“Kızardı, biz kazanacağız” diyen varsa, onlara yürekten katılırım. Elbette bir bildikleri vardır. Hiçbir ordu savaşa “kaybedeceğim” diyerek girmez. Kazancağız. Tamam.
Ama nasıl kazanacağız?
Örneğin şöyle kazanacağız: HDP seçmenini kesinlikle mobilize edeceğiz. Herkes sandık başına. Diyelim ki seçimler olmuş. İster birinci turda, isterse ikinci turda, farz-ı muhal adaylardan biri Erdoğan’ı devirmiş. “Kim devirmiş” diyene “kilimci” diyeceğim. Erdoğan devrilince ne olur? O anda iç savaş tehlikesi gelir çatar. Bu bir ihtimal. Ama her durumda silahlı ve idari bürokrasi orta yerinden çatırdar. Biz “Ya Allah” diyerek İstanbul’da Gezi’de bir milyonluk kitlemizle toplanırız. Amed’de de. Her bir yerde de. Ne kadar kayyım varsa kulağından tutar atarız, “belediyelerde iktidar halka” deriz. Dahasını da ben anlatmayayım. Siz benden iyisini bilirsiniz. Örneğin Cezaevi kapılarına…Ama yeter.
Bunlar olunca ne olur? Kazanırız. Devrik başkanın vereceği “ezin” emrini silahlı bürokrasinin bir bölümü kesinlikle takmayacaktır. Kanun dışı saldıracak olan gerisiyle baş etmek bizim işimiz olur. Ben size diyeyim: Vallahi Billahi şu bize karşı bilmem kaç kez darbe yapmış ordunun içinde bile, şu sırada tutuklanmayı bekleyen “üç bin muvazzafın” hiç değilse üç yüzü üniformasıyla, teçhizatıyla, haydi bir çentik daha atalım, tankıyla halk iradesinin yanında yer alır. Biraz daha anlatsam, her bir yapılması gerekeni anlatmış olacağım. Belki yanlış anlatacağım. O halde anlatmayayım. “Benim halkım işini bilir.”
Faşizm koşullarında kazanmak dediğin yalnızca sandıkta olmaz.
Bu ülkede Kürt Özgürlük Hareketi var. Rojava’da savaşan şehitlerin, Rubar komutanların, Ulaş komutanların, Şahin yoldaşların kardeşleri var. Gözünü kırpmadan hapse giren HDP’li vekillerin, Belediye eşbaşkanlarının, parti üyelerinin kalbi öfkeyle çarpan kızları, oğulları var. Sandığa oy atan halkın iradesi sahipsiz değildir.
O halde?
Devrimci için Erdoğan’ı seçimle devirecek olanın adı, sanı, kimliği ya da kimliksizliği, partisi ya da purtisi şu kritik aşamada zırnık önem taşımıyor. Şu özgün koşullarda devrimciler “seçilen başkan neler yapacak” diye sormaz, “ben Erdoğan devrildiği dakikada ne yapacağım?” diye sorar.
O halde soralım.
 
YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

HABER | KÜLTÜR-SANAT | KADIN | TOPLUM-YAŞAM | DİZİ | FORUM | DÜNYA | KURDÎ | KIRMANCKÎ | YAZARLAR | POLİTİKART | İLETİŞİM | KUNYE | REKLAM
Telefon:+ 49 6102 367690    Fax: + 49 6102 367696     Bilgi:info@yeniozgurpolitika.org     Haber:haber@yeniozgurpolitika.org
© 2016 Yeni Özgür Politika. All rights reserved.

Yorumlar